İran ve tiyatro
Filistinlilerin Gazze Hapishanesinden çıkıp İsrail’e saldırdığı günlerden önce de Amerika, İsrail ve müttefikleriyle, İran arasında düşük yoğunluklu çatışmalar seviyesinde bir savaş vardı.
Gazze’de direnişin başlamasıyla bu çatışmalar arttı ve derinleşti.
Fakat İran ve müttefikleri bu direnişlerini, Sünni kamuoyuna bir türlü beğendiremiyorlar.
Her çatışma sonrasında, Amerika, İsrail ve müttefiklerinin kaybını az bulan Sünni kamuoyu, “İran’ın aslında düşmanlarına saldırmadığını fakat saldırıyormuş gibi yapıp göz boyamaya çalıştığını” veya “İran ve sözde düşmanları, hep birlikte bu sözde çatışmaları bir tiyatro mantığıyla ortaya koyup bütün dünyayı kandırdığını” iddia ediyor.
Sünnilerin bu direniş beğenmeyen tavırlarını görünce insanın aklına, Türkçede, dinde bağnazlık yapanlara söylenen şu vurucu dize gelir: “dinime söven bari Müselman olsa”
Dünyanın en kalabalık topluluğu Sünniler, Filistin - İsrail çatışmasında, Filistinliler için ne yaptılar da Şii’lerin direnişini ve desteğini beğenmiyorlar?
Mesela Türkiye ve Ürdün İsrail’in gıda ve diğer lojistiğini sağlıyor.
Mısır daha ilk günden HAMAS’ın düşmanı olduğunu beyan edip İsrail’in yanında saf tutuyor.
Körfez ülkeleri, Yemen’deki Ensarullah Hareketi Kızıldeniz’i İsrail ve müttefiklerine kapatınca, İsrail’in mallarını Bayreyn üzerinden ve karayoluyla İsrail’e taşıyor.
Bir Sünni olarak daha fazla utanmak ve utandırmak istemediğim için bu kadarı yeterli.
İran, Şii ve Şii dostu Müslüman toplulukları askeri ve finansal açıdan destekleyerek, bir nebze olsun Filistinliler üzerindeki ağır baskıyı hafifletmeye çabaladı.
Hizbullah, Lübnan’ın güneyinden İsrail’e yüzlerce saldırı yaptı ve yüzlerce saldırıya maruz kaldı.
İsrail’in Hizbullah’a, Suriye ve Lübnan’da yaptığı karşı saldırılarda 500’den fazla Müslüman şehit düştü; İki bin kişi de yaralandı.
Yemen, şimdiye kadar en az 97 gemi veya tankere saldırarak adeta Kızıldeniz’i İsrail ve müttefiklerine kapattı.
Amerika ve müttefiklerinin Yemen’e yaptığı karşı saldırılarında ne kadar kişinin şehit olduğu bile tam olarak bilinmiyor.
Yine Irak ve Suriye’de İran yanlısı güçler taciz saldırıları yaptı ve saldırılara maruz kaldı, vs.
Nisan başında Suriye’de, İran’ın konsolosluk lojmanlarına, uluslararası hukuk teamüllerine aykırı bir şekilde İsrail tarafından yapılan saldırıda biri Tuğgeneral 16 kişi öldürüldü.
İran, bu saldırıda kırılan haysiyetini kendi vatandaşları ve destekçileri nezdinde onarmak için bir operasyon yapmak zorundaydı ve yaptı. İran ve taraftarları bu saldırının düzeyinden memnunlar.
Fakat verdiği hasarı beğenmeyen bazı Sünni hanımlar ve beyler bu saldırıyı beğenmediler.
İran, Devrimden sonra yetiştirdiği belki de en değerli bürokratını, adeta ulusal bir kahramanını yani Kasım Süleymani’yi Amerikalıların saldırısında kaybettiğinde bile, Amerikalılara önceden haber vererek boşalttırdığı arazileri bombalayarak haysiyetini kurtarmaya çalışmıştı.
Peki, İran niçin haber vererek veya anlaşmalı saldırılar yapıyor?
Çünkü gerçekçi; gücünün yetmeyeceği eylemlere girişmiyor.
Küresel çapta ağır bir ambargoya maruz kalan İran kimyasal silah üretiminde kullanılma ihtimali ileri sürülerek bazı kritik ilaçları bile ithal edemiyor.
Sattığı malların parasını tahsil edemiyor, parası bloke ediliyor, yurtdışından silah ve uçak alamıyor, halkının refahını artıramıyor, vs.
Üstelik İsrail, Amerika ve müttefikleri, tarihin görüp göreceği en güçlü saldırı ordularına sahipler.
İran’ın Amerika ve müttefiklerine can kayıplarını da içeren ağır bir zarar vermesi halinde, Gazze gibi yerle bir edilmeye çalışılacağını biliyor.
Şimdiye kadar yazdıklarımın keskin bir İran savunusu gibi oldu.
Olmamasını dilerdim.
Çünkü amacım İran’ı, rejimini, mezhebini savunmak değil, İran’ı eleştirenlerin tutarsızlığını eleştirmekti.
Bu yazıyı okuyan bazı okuyucular, muhtemelen İran’ın bölgede mezhepçilik adına yaptığı yanlışları hatırlayıp itirazlarını belirteceklerdir.
Suriye’de Esat rejimi, Hizbullah ve Rusya’yla birlikte yaptığı katliamları hatırlayacaklardır.
Doğrusu İran’ın kendi halkını nasıl fakirleştirdiğini, Sünni azınlığına yaptığı haksızlıkları, İslam coğrafyasının muhtelif yerlerinde kışkırttığı çatışmaları, vs. ben de aklımdan çıkaramıyorum.
Bu konuda da yazacağım.
Fakat emperyalistlere karşı mücadele dönemlerinde dinine ve mezhebine bakılmaksızın bütün herkesin ittifak edip birlikte mücadele etmesini tercih ediyorum.
İran eleştirisi veya mezhep mücadeleleri için kıyamet kopuncaya kadar vaktimiz var fakat önce emperyalistlerin siyasi emellerinin akamete uğratılması şart.