Mihne olayı ve nedensellik

Miladi 833 yılında Abbasi Halifesi Me'mun, tartışmalara yol açacak Mihne sürecini başlatır. Bu süreç, kendisinden sonra gelen üç halife tarafından da 20 yıl daha sürdürülür.

“Mihne Olayı”, Kuranı Kerimin yaratıldığına dair “mutezili” bir görüşün bütün din âlimlerine Halife’nin isteği ve iradesi olarak, işkence dâhil zora başvurularak, dayatılması olayıdır.

Dayatılan Görüş:

1) Allah’tan başka her şey mahlûktur (sonradan yaratılmıştır). Kur’anı Kerim de, Allah’tan başka bir şey olduğuna göre, o da mahlûktur.

2) Kur’ânı Kerim, insanlar tarafından okunan (telâffuz edilen) harf ve kelimelerden meydana gelmiştir. Harf, kelime ve telaffuz insanların günlük konuşmalarındaki harf, kelime ve telaffuzun benzeridir. Bu da, Kur’anı Kerimin yaratılmış olduğunu gösterir.

3) Bir şey sonradan yaratılmamışsa, yani kadimse o, ezelidir. Hâlbuki ezeli olan sadece Allah’tır. Vs.

İşkence görme, itibarlarını ve görevlerini kaybetme tehdidi altında pek çok kişi bu iddialara inanmış…

Fakat Ahmet Bin Hanbel (Hanbeli Mezhebinin İmamı, fakih, muhaddis) işkence görmesine rağmen “Kuran mahlûk değil Allah’ın kelamıdır” görüşünde ısrar etmiş ve işkence görmüştür.

Halife Me'mun bir “kelami çıkarım”a inanabilir, anlaşılmaz olan, bu inancını başkalarına, gerekirse işkence ederek kabul ettirmeye çalışmasıdır.

Mihne Olayı son bulunca, kelami ekoller bu konuda özgürce ve derinlemesine tartışmaya devam etmişler fakat Halife Me'mun ve haleflerinin bu dayatmayı niçin yaptıklarına dair ciltlerle kitap yazılmasına rağmen, herkesi ikna eden bir görüş oluşmamıştır.

Bir süre sonra, bu defa, tam tersi yönde “Kur’ani Kerim mahlûktur” ifadesi yasaklanmış.

Bu olayın da etkisiyle Mutezile, iki yüzyıl boyunca, pek çok kelami ekolün “öteki”si durumuna gelmiş ve neredeyse her yazılı eser Mutezile eleştirisiyle başlamış ve eleştirisiyle bitmiştir.

Saltanatın desteğini ve cemaatin teveccühünü kaybeden Mutezile, bir zümre olarak varlığını sürdürememiş ve tabir caizse bir soykırıma uğrayarak, “arkeolojik bir düşünce ekolü” kategorisine inmiştir.

Gazali’den sonra yeni bir “öteki zümre” olarak filozoflar, “tehafüt” kavramı çerçevesinde eleştirildiği için Mutezile mensuplarına “eleştiri amaçlı da olsa” ihtiyaç kalmamıştır.

FAİZ ENFLASYON VE NEDENSELLİK

İktisat tarihi boyunca “faiz sebep enflasyon neticedir” benzeri çürük önermeler “yanlışlama” amaçlı da olsa iktisatçıların ilgisini çekmemiştir.

Fakat bu önerme hükümet açısından bir “mihne olayı” olma yolunda ilerliyor. Çünkü kamuda görev alan bürokratlar hem bu akideye inanmak hem de gereğini yapmak mecburiyetindedirler.

Faizleri yükselterek hem enflasyonu hem de kurları düşürmek mümkündür. Bütün dünya bunu yapıyor ve başarıyor.

Bizim bürokratlar, faizi yükseltemeyince bu defa, iktisadi kavramlarla söylersek makro ihtiyati tedbirlere başvuruyorlar; sonuçları etkisiz hatta bazen, ateşe benzin dökmek gibi oluyor.

Mesela TCMB zorunlu TL karşılıklara verdiği faizi sıfırladı. Bu kararla, paranın bankalara olan maliyetinin artmasını, böylece faizlerin yükselmesini ve bunun da ticari kredileri azaltmasını umuyor.

Çünkü kur artışının, enflasyonun ve cari açığın en önemli sebebi çok hızlı artan kredilerdir.

Öte yandan kamu bankaları %14,75’in üzerinde bir faizle ticari kredi veremiyor.

Yasak.

Kamu bankaları da ek komisyonlar alarak toplam getirilerini %18-19’a kadar çıkarmaya çalışıyorlar.

Sadece ülke ekonomisi ve halk değil iktidar partileri de bu uygulamalardan zarar görüyor ve olay nitelik olarak adeta bir “Mihne Olayı”na dönüyor.

Doğrusu tarihin her döneminde ve belki de dünyanın her yerinde “kelamcılar”ın görüşleriyle amel edenlerin sonu hüsran olmuştur.

Bu önermeler ister sosyalizm (Bkz. Sovyetler), ister Neo-Liberalizm (Bkz. 1929 krizi), ister Hristiyanlık (Bkz. Roma Germen) ve isterse de IMF “kelam”ından (Bakınız Türkiye 2001) derlenmiş olsun, sonuç aynıdır: Hezimet.

Bu köşe yazısının ima ettiği hakikati birilerinin anlaması ve hükümete, anlayacağı dilde, anlatmasını umuyorum.

Mevcut iktisadi nizamda, hükümet, “faiz sebep enflasyon sonuçtur” akidesinden vazgeçmedikçe, 99 işi doğru yapsa, akıbeti hüsrandır.

YORUMLAR (17)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
17 Yorum