Eylül’ün içinden

Eylül rüzgârları çıksa da gündüzleri yakıcı sıcaklar sürmekte.

Siyaset de değişik ateşlemeler altında bu sıcaklığa paralel bir vaziyet arz ediyor.

Diyarbakır, bir annenin evladını arayan içten manifestosu ile sarsılırken, İngiltere savruk ve çıkmaz politik hareketliliklerin anaforunda. İşe Kraliçe el koysa da Brexit taraftarları ile karşıtları arasındaki gerilim, ekonomideki muhtemel kıvılcımlanmalar sebebiyle Parlamentodan sokağa taşacak gibi.

Leylekler göç etti, ediyor ama serçeler burada.

Bazı dostları da uğurluyoruz birdenbire. Mezar ülkesinin bileti hepimizin cebine önceden kesilip konmuş, neylersin.

Çocuklar okul yollarına düşmüş bile. Neymiş? Bazı özel okullar bir hafta önceden eğitime başlamış, çocuklara yabancı dil öğreteceklermiş. Tamam öğretin bakalım çocukluktan çala çala.

Sahiller boşalıyor.

Bazıları için Eylül-Kasım arası başlar tatil. Turistik kaostan uzak, yakıcı sıcakların uzağında, sâkin ve boşluğu biraz daha kısa yoldan hissederek.

Nicedir Eylül, düşen yapraklar altındaki romantik duyuşlarla değil, Eylül’ün 11’indeki “Amerika’nın uçaklanması” gerçeğinden sonra Dünyanın aldığı yeni şekille duyumsanıyor.

Afganistan, Irak, Suriye başta olmak üzere bütün dünya, “yeni düşman” algısı ile biçimlenen kanlı bir tiyatro sahnesine dönüştü ama tiyatro değil.

Nasıl olacak bu işler?

Filozofların kafa patlattıkları, çözdüm dediği meseleler dünya sisteminin lordları tarafından halkları da içine alacak şekilde bazı bombalı fiskelerle tuz buz ediliyor da kimsenin gıkı çıkmıyor.

Bir Türkiye var elimizde.

Değerini bilmeli.

Eylüller gelip geçse de, bu ülkenin tutunduğu ve bu ülkeyi tutan şeye bir daha bakmalı.

Kendin için, onun için, insanlık için.

Bedevi’nin Duası

Hz. Ömer (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)’in kabrini ziyaret eder. Kabri önünde bir bedevinin dua ettiğini görür ve arkasında durup duasını dinlemeye başlar.

Şöyle dua etmektedir bedevi: “Yâ Rabbi! Bu senin Habibin, ben de kulunum. Şeytan da düşmanın. Eğer beni bağışlarsan habibin sevinir, kulun kazanır, düşmanın üzülür.

Beni bağışlamazsan habibin üzülür, düşmanın sevinir, kulun helak olur.

Yâ Rabbi! Sen habibini üzmekten, düşmanını sevindirmekten, kulunu helak etmekten daha cömertsin.

Yâ Rabbi! Araplar arasında asil insanlar vefat ettiklerinde kabri başında kölesini azat etme geleneği vardır. İşte Alemlerin Efendisi vefat etti. Kabri başında Beni cehennemden âzât et”. Bunun üzerine Hz. Ömer avazı çıktığı kadar: “Yâ Rabbi! Bu Bedevi’nin Senden istediğini ben de istiyorum” diye bağırır.

Sakalı ıslanıncaya kadar hıçkıra hıçkıra ağlar. Bedevî dayanamaz ve:

Ey Müminlerin Emiri! Sen de mi ağlıyorsun! der…

İp mi var

Yapılan şeyi yapamayacağımızı anladığımızda kesin ip var bunda deriz. Sihirbazlarda ip olduğu garanti zaten de.... Bazı insanların hayatı diyorum ip var gibi durmuyor mu? Sanki ondan mutlusu yok. Çok iyi bir okulu bitirdi ve artık en güzel iş yerinde yüksek mevkide çalışıyor. Her Pazar aile kahvaltısı paylaşımları.... Kocişini de çok sevmeyi ihmal etmiyor kavganın k si geçmiyor evde! Tatiller, eğlenceler, muhabbetler, gam keder yok dedim ya hep mutlu işte... İnsan hayret makamından temaşa etmeden duramıyor. Onları izlerken bize de Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak düşüyor. En güzeli tabi!

19-09/04/ekran-resmi-2019-09-04-231106.png

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.