Başkasının aklı ya da bulutlar…

Bir köşeciğin kertikli hüznü nicedir kimsenin ilgisini çekmiyor. Yalağı çatlamış, kurnası, alınlığı hoyratça sökülmüş tarihi çeşme desen umurdan sayılmaz. Ağaç fırtınada devrilip yolu kapatmadıkça farkında olunacak bir canlı değil. Ucundan ezilmiş domates iktisatı, kırık şemsiye tamiratı çağrıştırıyor. Dondurma dediğin hazır gıda. Açlığı ortadan kaldırmak adına bir tıkla kredi kartı kullanmak kafi. Sipariş eşiğinde bil. Modern zamanlar öylesine gelip geçici ilgi üretiyor ki hayatın mayasını kabartan ayrıntılar daima kenarda kalıyor. Akıl savaşları veriliyor dört bir yandan. En akıllı benim meydanı. En çok kazanan hep kazanan, en bilindik, herkesin görüp işittiği benim sesim benim görüntüm. Öyleyse hüküm bana aittir ve benim aklımın üstü yoktur davası.

Sanmayın ki bu akıl, felsefi akıldır ve zihnin ve eleştirinin, kavramsal süzgecin ve dil tülbentinin inceliğiyle süzülmüştür. Ne diyalektiğinde maneviyat vardır ne de üslubunda incelik. Afrası tafrası benzeş, kılığı kıyafeti bilindik, gazetesi televizyonu ona koşut, akıllı telefonu sosyal medyası aynı koşuda, kulvarda, el ele kol kola, bir benim günüm, bir bizim günümüz, haydi bakın dünya bize bakıyor, yetmedi dünyaya biz nizam veriyoruz havası. Amerika’dan Çin’e, Hint’ten Ortadoğu’ya, Afrika,dan Avrupa’ya insanın ayak basıp da dil konuştuğu, ekmek pişirip araba kullandığı, devlet çatıp hüküm yürüttüğü her yerde birbirinin takliti akıllar. Küresel bir plastik kumaş yüzeyi. Yüzler, kafalar, askerler, takımlar, toplantılar, konvoylar, alkışlar, şık giysiler, türlü türlü karnaval, şenlik, miting, toplantı, yemek, plaj, spor alanları…Akıl bir dünya görüntülü yuvarlak. Eline alan ayağıyla, diziyle top sektiriyor. Alkışçı bulmak kafi.

Birilerinin elinde cetvel, hesaplama aracı, aşağı yukarı bilgisi, dünyayı bir o yandan bir bu yandan aklınca ölçüp biçiyor, kendi aklının doğrultusunda, çocuklara, kadınlara, genç ve ihtiyarlara durmaksızın yol gösteriyor. Ne geçmişin değeri var ne hatıra ve hafızanın. Her şey anın şehvetiyle tüketime hazırlanıp paketleniyor. Hiç böylesi bir karmaşa görmemişti yeryüzü. Akıl çelmeleme herkesin önceliği. Akıllı telefonlardaki uygulama indirme kavgasına baksanız bir kere dönen çarkı görmeniz zor değil. Hemen hemen her akıl sizi düşünüyor, çok bilmenizi, iyi yaşamanızı ve kolay öğrenmenizi amaçlıyor. Youtube’a yüklenen binlerce video akıl davasını başka koldan devreye sokuyor. Bir şehirden başka bir şehre gittiğinizde değil sadece en küçük yerleşim yerinde bile afişten, duvar ilanlarından geçilmiyor. Çok akıllı pek bilgili ve bir o denli fedakar varlıklar insan, tabiat ve tabii ki gelecek için geceyi gündüze katıp çalışıyor. Büyük hedefler yüksek amaçlar kutsal maksatlar iç içe geçiriliyor. Oysa en sıradan hizmete ihtiyaç duyduğumuzda ise ne akıl kalıyor ne nizam. Çöp toplamak gibi düşük akıl işleri, düzgün kaldırıp yapmak gibi vasat akıl uğraşları onların işi değil. Ne toprağın ırmağın ne dağın ormanın ne de kuşun kurdun düşünülmeye ihtiyacı yok ayrıca. Yeter ki yol geçirilecek arazi bina dikilecek arazi bulunsun. Mevsimlerin hüznü, yüzlerce yıl yaşanmış yerleşim yerlerinin feryadı kulak tırmalayıcı. Çağ, hesap, kar ve akıl dışı çırpınışlar. Akıl, lazer kılıçlarıyla her yerde. Lider görüntülü madrabazlar her ülkede.

Dünya yüzeyinde dolaşan, sürekli o toplantıdan bu buluşmaya gidip basın toplantısı düzenleyen binlerce akıllı insan var güya. Kimisi başkan kimisi diplomat kimisi iş adamı kimisi ilim adamı. Uzay çapından bakıldığında bir toplu iğne başı kadar bile olmayan ne hikmetse bu sonsuz kosmosun içinde sadece yaşamın mümkün olduğu dünyamızı kurtarmak için çalışıyorlar, öyle mi? Aklın atına binmiş sınırların egemenliği adına kükreyip duruyorlar. Öyle bir akıl ki bu gökteki buluta yön değiştirtip sınır çizilmemiş okyanuslarda gizlice balık avlıyor. Ayın ve güneşin mülkiyeti için ne çizilip ne hesaplanıyor bilinmez ama çok güneş alan alanlar ve rüzgarlı bölgeler büyüteç altında. Kendi aklını kılavuz saydırıp öne düşmek onun nimetlerini devşirip başkasından sipariş almak adına girilmedik kılık takılmadık yüz maskesi eksik değil. Akıl, bir olma, sorgulama, yerli yerine oturtup insanı yüceltme cevheri değil güç kuşanmış bir zorbalık şapkası. Al takke ver külah seramonisi.

Bunca hesap kitap böylesi akıl dalaşı hangi fırtınayı çağırır hangi afetin hükmü yürür ne istenir ne de bilinir. Her an karşımıza elinde bir buket akıl çiçeğiyle dikilenlere karşı kertikli köşeleri, yaralı bulutları, gırtlağı sertleşmiş çaresizleri fakat asıl dünyada oluşumuzun şuuru sayılan iyiliği önde tutmaktan öte çıkış gözükmüyor. Çenemize konmaya hazırlanan hazır cümlelerin ise hiç bize ait olmadığını unutmamak da gerekli. Sonrası…Kim bilir? Kim bilebilir?

YORUMLAR (7)
7 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.