Türkiye ve Almanya: Teknoloji, istihdam ve marka değeri karşılaştırması
Küreselleşmeden doğan uluslararası acımasız rekabet ortamı; günümüzde, yüksek teknoloji, inovasyon, katma değerli üretim ve yüksek ihracat gücünün, ülkelerin ekonomik kalkınmasının temel dinamikleri haline gelmesini sağlamıştır.
Bu yazı, Türkiye ve Almanya arasında bu bağlamda bir karşılaştırma ve analiz yapma amacını taşıyor.
Türkiye ve Almanya’nın 2023 yılında en yüksek cirolu ilk 10 şirketini;
-Yıllık ciro miktarları,
-Faaliyet gösterdikleri sektörler,
-Toplam çalışan sayıları,
-Marka değerleri ve küresel tanınırlıkları açısından karşılaştırdık.
Ayrıca, her iki ülkenin, 2023 yılında;
-Toplam ihracat tutarlarını,
-Toplam ihracatları içinde yüksek teknoloji esaslı ürün oranını,
-Kilogram başına ortalama ihraç ürün değerlerini($)
-“Küresel Yenilikçilik” ve “Küresel Rekabetçilik” endekslerindeki sıralarını da karşılaştırmaya tabi tuttuk.
KARŞILAŞTIRMADA TEMEL PARAMETRELER
-Sektörel Dağılım:
Almanyanın en yüksek cirolu 10 şirketinden 3’ü otomotiv (Volkswagen, Daimler, BMW), 2’si makine ve elektronik (Siemens, Bosch), 1’i kimya (BASF) alanında faaliyet gösteren, gelirlerini çok büyük bir ağırlıkla ihracattan elde eden küresel endüstri şirketleridir.
Diğerleri, sigorta (Allianz), telekomünikasyon (Deutsche Telekom) ve enerji (Uniper ve E-On) alanlarında faaliyet gösteriyor olsalar da sadece Almanya’ya değil; AB ülkelerine ve AB dışındaki ülkelere hitap eden, dolayısıyla önemli miktarda ihracat ve dış hizmet geliri elde eden şirketlerdir.
Türkiye’nin ilk 10’unu oluşturan şirketlerin 3’ü enerji ve petrokimya (Tüpraş, Petkim, Opet), 2’si beyaz eşya ve elektronik (Arçelik, Vestel), 1’i otomotiv (Ford Otosan), 1’i havacılık (THY), 1’i demir-çelik (Ereğli), 1’i perakende ticaret (BİM), 1’i telekomünikasyon (Turkcell) alanında faaliyet gösteriyor.
Bunlardan 6’sı (Ford Otosan, Tüpraş, Ereğli, Petkim, Arçelik, Vestel) önemli miktarlarda ihracat geliri elde etse de, Türk şirketleri genel olarak iç piyasaya, yani ülke halkının tüketim talebine yönelik mal ve hizmet üretmektedirler.
-Cirolar (Satış Gelirleri):
İki ülkenin ilk 10’unda yer alan şirketlerin yıllık toplam satış gelirleri arasında muazzam bir fark bulunmaktadır. Almanya'nın 10 şirketi toplamda 1,1 trilyon€ ciro elde ederken, Türkiye'nin şirketlerinin toplam cirosu yalnızca 79.6 milyar€ seviyesindedir. Almanya'nın cirosu, Türkiye'nin cirosunun yaklaşık 14 katıdır.
Bu fark, Almanya'nın küresel pazarda yüksek katma değerli teknolojik ürünlere ve geniş müşteri portföyüne ulaşabilmesinin bir sonucudur. Türk şirketleri ise genelde iç pazara bağımlı olup, küresel pazarlara açılma konusunda oldukça sınırlı kalmışlardır.
-Çalışan Sayısı, İstihdama Katkı:
İki ülkenin en büyük şirketleri arasında, çalışan sayısı açısından da astronomik bir fark bulunmaktadır. Almanya’daki 10 şirket, toplamda 2,4 milyon kişiye istihdam sağlarken, Türkiye’de bu sayı yalnızca 177 bin kişidir. Sonuçta, Almanya'nın şirketleri, Türkiye'dekilere göre 14 kat daha fazla istihdam sağlamaktadır.
Bu, Almanya’daki şirketlerin küresel pazar büyüklüklerine bağlı olarak geniş bir istihdam hacmi oluştururken, Türkiye'deki şirketlerin ölçek bakımından çok daha küçük olduğunu ve istihdam kapasitelerinin sınırlı kaldığını gösteriyor. Bu durum, yüksek teknolojiye dayalı iş modellerinin istihdam oluşturmadaki rolünü net bir şekilde vurgulamaktadır.
-Marka İtibarları ve Değerleri:
Almanya’nın ilk 10 şirketinden Uniper ve E-On’un dışında kalan 8’i, küresel marka değerleri sıralamasını gösteren “Brand Finance Global 500” listesinde üst ve orta sıralarda yer almıştır. Bu durum, Almanya’nın yüksek teknolojiye dayalı ve katma değerli ürün üreten şirketlerinin küresel pazarda güçlü bir konuma sahip olduğunu gösteriyor.
Listede, Türkiye'nin ilk 10’undan küresel marka değerine sahip herhangi bir şirket bulunmamaktadır. Bu sonuç, Türk şirketlerinin yenilikçi ve yüksek teknolojiye dayalı ürünlerle küresel rekabette yeterince yer alamadıklarını dolayısıyla uluslararası marka bilinirliklerinin hayli sınırlı olduğunu gösteriyor.
İKİ ÜLKENİN BAŞLICA PERFORMANS GÖSTERGELERİ
-İhracat Değerleri ve Özellikleri
2023’de, Almanya 1 Trilyon 690 milyar$lık ihracat gerçekleştirirken, Türkiye’nin toplam ihracatı 256 milyar$ olmuştur. Almanyanın ihracat tutarı, Türkiye’nin 6.6 katı büyüklüğündedir.
Aradaki büyük katsayı farkı, öncelikle Alman şirketlerinin büyük ölçüde uluslararası pazarlara yönelik üretim yaparken, Türk şirketlerinin esas olarak iç piyasaya dönük (iç talebi karşılamaya yönelik) faaliyette bulunmalarının ve ihracatta sınırlı ölçüde yer almalarının sonucudur.
İhracat tutarları arasındaki büyük farkı izah eden ikinci önemli neden, iki ülkenin ihraç ettikleri ürünler arasındaki yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin oranıdır.
Almanya’nın ihracatı içerisinde yüksek teknoloji esaslı ürünlerin oranı %19’dur ve OECD ortalamasının üstündedir. Türkiye'de ise bu oran %3.8 düzeyindedir. Bu rakamlar, Almanya’nın Türkiye’ye göre, teknolojiye dayalı üretimdeki üstünlüğünü ve küresel rekabet avantajını açıkça göstermektedir.
Ülkelerin ihracat gelirini arttıran bir diğer faktör, kilogram başına elde ettikleri ortalama ihracat değeridir. Bu bağlamda, Türkiye’nin ihracat ürünlerinde kilogram başına ortalama ürün değeri 1.57 Dolar iken, Almanya’da bu değer 4.07 Dolar’dır.
Bu da Almanya’nın daha yüksek katma değerli ürünlere odaklandığını gösteriyor.
-Küresel Yenilikçilik (İnovasyon) Kapasitesi:
Ülkelerin yenilikçi kapasitelerini sıralamak üzere, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü WIPO’nun düzenlediği 2023 Küresel Yenilikçilik Endeksi’inde (Global Innovation Index) Almanya 8’inci, Türkiye 39’uncu sıradadır.
Bu sonuçlar, endeksin ölçtüğü bilim, teknoloji, eğitim, altyapı, özgün çıktı ve pazar büyüklüğü kategorilerinde, Almanya’nın Türkiye’ye göre çok daha yüksek performans gösterdiğini ortaya koyuyor.
-Küresel Rekabet Gücü:
Altyapı, eğitim, sağlık, iş gücü piyasası, teknoloji, inovasyon kapasitesi ve makroekonomik istikrar gibi faktörleri değerlendirerek ülkelerin rekabetçilik derecelerini ölçen “Küresel Rekabetçilik Endeksi” 2023 raporunda; Almanya 47, Türkiye ise 22’inci sırada yer alıyor.
Bu sonuçlar; Alman ekonomisinin en büyük 10 şirketinin, toplam satış gelirleri, istihdam hacimleri, marka değerleri itibariyle Türk şirketlerine göre neden çok daha önde ve avantajlı konumda olduğunu yeterince açıklamaktadır. Bu, aynı zamanda Almanya’nın genel ihracat performansı, ihracat karakteristikleri ve ihracattan elde ettiği gelir yönünden Dünya ihracat liginde Çin ve ABD’den sonra 3’üncü sırada (Türkiye 31’inci sırada) yer almasının da nedenidir.
GÖSTERGELERİN VE VERİLERİN İFADE ETTİĞİ SONUÇLAR
Bilimsel araştırma ve geliştirme esaslı, yüksek teknolojiye dayalı ve yüksek katma değerli ürün üreten şirketler, dünya pazarlarında yüksek rekabet gücü kazanıyorlar. Bununla bağlantılı olarak, ürünlerine yönelik kalite algısı, küresel marka sıralamasında marka değerleri ve kârlılık oranları yükseliyor. Bu sebeple uluslararası pazarlarda yüksek pazar payı, yüksek satış hacmi ve dolayısıyla yüksek ihracat geliri elde ediyorlar.
Küresel pazarlarda yüksek marka değeri, yüksek satış hacmi ve pazar payı ile yer alan şirketler, artan üretim talebini karşılayabilmek için daha fazla sayıda, daha eğitimli ve donanımlı kişiler çalıştırmak zorunda kalıyorlar ve dolayısıyla istihdam kapasiteleri artıyor.
Uluslararası rekabetin gerektirdiği yüksek teknoloji ve kalite standartları, genel olarak üretimde işgücünün niteliğini ve verimliliğini, dolayısıyla çalışanların ortalama gelir düzeylerini yükseltiyor.
Bu sebeple gelişmiş ülkelerin uzmanlık ve beceri sahibi işgücüne olan taleplerinin artması; hem ülkedeki istihdam hacmini yükseltiyor, hem de uluslararası piyasalardan yüksek donanımlı ve eğitimli işgücünü bu ülkelere yönelten bir çekim alanı oluşturuyor.
Türkiyede ise üretim sektörleri ve endüstriyel altyapı, dünya pazarlarında yer alacak yenilikçi ve rekabetçi ürünler tasarlayıp üretemediği için, yüksek donanım ve uzmanlık gerektiren işgücüne değil, düşük nitelikli işgücüne ihtiyaç duyuyor.
Ülkemizde genel olarak üretim sektörlerinde ve sanayide “ara eleman” ihtiyacı hiç bitmezken, yüksek öğrenim görmüş kişilerin yeterince talep görmeyip işsiz kalmaları, aralarından nitelikli ve birikim sahibi olanların Almanya ve Hollanda’daki teknoloji şirketlerine yönelmelerinin nedeni budur.
Özetle;
Eldeki verilerin ve göstergelerin doğruladığına göre, yüksek teknolojiye dayanmayan ve yüksek katma değerli ürün üretemeyen şirketler;
-Küresel rekabete yeterince katılamıyorlar
-İstihdam ölçekleri daralıyor (çalışan sayısı azalıyor)
-Düşük nitelikli işgücünü istihdam ediyorlar
-Yüksek marka değeri oluşturamıyorlar
Almanya ve Türkiye’nin şirket dinamikleri arasındaki fark, ekonomik kalkınmada yüksek teknolojinin ve inovasyonun ne kadar belirleyici olduğunu göstermektedir. Almanya, küresel pazarda güçlü marka değerlerine ve yüksek katma değerli üretime sahipken, Türkiye bu alanlarda hala büyük gelişme göstermesi gereken bir noktadadır.
Türkiye’nin ekonomik geleceği, AR-GE’ye ve teknolojiye yatırım yapma, küresel pazarlara açılma ve marka değerini arttırma stratejilerine bağlıdır. İleri teknolojiye geçiş ve küresel entegrasyon, Türkiye’nin ekonomik kalkınma ve küresel rekabet gücünü artırma yolundaki en önemli adımları olmalıdır.