O kafa
Şeriat devletinin en son ne zaman görüldüğü ve nasıl olduğu önemli bir soru. İyi örnek var mıdır bakmak lazım. Mesela Osmanlı şeriat devleti değildi. Din, hukukun ana kaynaklarından biriydi. Dinden sonra gelen diğer kaynaklar, örf ve âdetlerdi ve zamanın gereği padişahın koyacağı zamana uygun kanunlardı. Konuşulanlara bakılırsa, aydın kamuoyumuz bunlardan da habersiz.
TRT’de hep kültür belgeselleri ve programları yaptığım için bu konuda başıma çok işler geldi. Yılmaz Öztuna’yla Tarih Konuşmaları programımız, 1999 yılından itibaren üç yıl sürdü ve 125 bölüm yayınlandı. O zamana kadar en uzun süren tarih programıydı. Sürecin, pek çok bakımdan incelenecek tarafları vardır. Denetim evrakını merkeze alarak hiç olmazsa bir doktora yapılmasını çok isterim. Epeyce malzeme ve problem sayılan konu vardır. İdeolojik körlüklerle ilgili önemli bir örnektir.
YOBAZLIKLAR KÖRDÜR
Bir bölümde, Yılmaz Öztuna, “Osmanlı şeriat devleti değildir” dediği için programa “Yayınlanmaz” raporu verildi. Bildiklerinden değil, ideolojik kabul öyle. Osmanlı şeriat devleti değilse ona kötü demenin en güçlü ayağını kaybetmiş olacaklardı. Hayır, Osmanlı kötüydü, şeriatçiydi ve öyle de kötüydü. Komik gelecek ama o kafa böyle çalış(m)ıyordu.
Denetleme Kurulu Başkanı’yla konuştum: “Denetçiyle aynı görüşteyim, sen Osmanlıcısın, biz Cumhuriyetçiyiz” dedi. “Bu dediğiniz ayrı bir konu ama ben hem Cumhuriyetçi, hem de Hunlu, Göktürklü, Selçuklu ve Osmanlıyım. Biri birinin devamıdır.” dedim. Yine anlayacağını anladı: “Bak gördün mü itiraf ettin” dedi. “Yönetmelikte var, bu bölümü Türk Tarih Kurumu’na gönderelim, onlar denetlesin.” dedim, ona da yanaşmadı. “Peki, madem o cümleye takıldınız, onu çıkarayım” dedim. “Hayır” dedi ve yıllarca süren körlüğe karşı mücadelenin bir ayağı böyle noktalandı.
Bugün yaşananlar da benzer kafaların işi.
DEĞİŞMEZ KÖRLÜK
Ne bu kafa değişti, ne de dinbaz kafası. İki ucun kıskacında bir Türkiye’de yaşıyoruz. Sözüm ona milliyetçi olduğunu zannedenlerin darlığı ve cehaleti de -üç beş sloganla- bunlarla beraber hayatımızı zehirlemeye devam ediyor. Arada konuşma fırsatı çıkıyor, onu da hemen örtüyoruz.
Merih Demiral’ın, Avusturya maçından sonra bozkurt işareti yapması böyleydi. Biraz tarih konuştuk. Çoklarının ezberleri de tartıya çıktı. Bir defa daha gördük ki bazı isimlerin ve kesimlerin derdi Türklükle. Bazılarının da milliyetçilikle. Mesela Merdan Yanardağ’ın öfkesi dinmek bilmedi. Emre Kongar’la yaptıkları programı zaman zaman seyrederim. Emre Hoca’dan daha iyi hazırlanarak ve daha doğru noktalardan bakarak değerlendirmeler yapar. Evet her zaman sivri hükümler verir fakat desteksiz konuşmamaya çalışır.
Bu sefer daha ileri sözler etti. Bozkurt’un Türk Milletinin değil, MHP’nin sembolü olduğunu söyledi. Yanlış içinde yanlışın nasıl yapılacağını gösteren bir örneğe imza attı. Burada da kalmadı, öfkeyle Merih Demiral’ın bu faşist sembolü kullandığı için milletten özür dilemesi gerektiğini bağırdı.
ŞERİAT Mİ?
Diamond Tema-Asrın Tok tartışmasında da benzer yanlışlara girdi. Bunların en vahimi Cumhuriyet’in şeriatçi bir rejimi yıkarak kurulduğunu söylemesiydi. “Osmanlı zamanında kulduk şimdi vatandaş olduk” diyen cehaletle buluşan sözler etti. Hâlbuki yakın tarihi okumuş bir insandır. Osmanlı Türkiyesinin klasik devirde de şeriatle idare edilmediğini yalnız Yılmaz Öztuna değil, hemen bütün tarihçiler söyler. Bunları bileceğini düşünürdüm.
Tanzimat ve Meşrutiyet, Cumhuriyet’i hazırlayan köklü değişikliklerdir. Cumhuriyet’e gelinceye kadar, padişahlar yetkilerinin çoğunu eski-yeni kurumlara devretmiştir. Bugünkü kurumların neredeyse yüzde doksanı o devrimlerle geldi. Danıştay’ın, Sayıştay’ın, Polis teşkilatının ve daha birçok kurumun iki yüz yıla yaklaşan kuruluş yıldönümlerini kutluyor fakat 19. yüzyılda neler olduğunu yine düşünmüyoruz. Bizim denetçiler gibi “Cumhuriyet ayrı, Osmanlıyı karıştırma” cehaletini tekrarlıyoruz. Mustafa Kemal’in arkadaşlarını ve bize Çanakkale’yi, İstiklâl Harbi’ni kazandıran neslin nerelerden geldiğini ve nasıl yetiştiğini konuşamıyoruz. Bu kadar tuhaf körlükler içindeyiz.
CUMHURİYET GÖKTEN İNMEDİ
Cumhuriyetimiz, Meşrutiyet’in yerine kuruldu. Yeni rejime göre yeni kurumlar ihdas edilerek eksikler tamamlandı. Bu devamlılığı görürsek büyük Atatürk’ün kurucu dehasını daha iyi anlar ve doğru yerine oturtabiliriz.
Şeriatçilik ve şeriate karşı çıkacağım diyenlerin Cumhuriyet’te olmayan cumhuriyetçiliği canımızı çok yaktı. Atatürk’te olmayanlarla kurgulanan bir Atatürkçülük bizi tarihten kopardı. Yaygın milliyetçilik de milletten habersiz halde. Dine rağmen dincilik de bunların üzerine tüy dikti. Bir adım ileri gidemedik. Düşünürsek, bugünün kamplarından bağıran aydın geçinenleri, birçok bakımdan meleklerin cinsiyetini tartışan Ortaçağ papazlarından beter hallerdedir.
21. Asrın Türkiyesinde bu manzara ne kadar acı!