Temizlenecek mayınlar
Yer yer ses hızına yaklaşan bir hayatı yaşıyoruz. Durup dinlenmek, olanı biteni tam anlamak ve tadına vararak yaşamak güç erişilecek lüksler arasında. Kısa ömrümüzde seri ve büyük değişiklikler yaşadık. 1966’da bu dünyadan göçen dedem Ramazan Çavuş mezarından kalksa tanıdık çok az şey bulur. 1992’de göçen babam da 33 yıl sonra dünyanın neredeyse tamamen değiştiğine şaşar kalır.
Değişen ve değiştiren hızına yetişilemeyen buluşlardır, âletlerdir. Görüntüler değişiyor ve hayatın akışını birden değiştiriyor. Bir zaman sonra içimiz de o görüntüye uyar hale geliyor. İnsan ve hayat değişir görünüyor. Hâlbuki yaradılış kodları değişmez. İnsan yine o insandır.
ÂLETLER ÖVÜNÜYOR ŞİMDİ
“Âlet işler el övünür” atasözü bugün başka türlü yaşanıyor. Ellerin âletlerle övünecek hali kalmadı. Elleri âletler yönetiyor. İşlevleri açısından da âletlerle övünecek durumda değiliz. Alfred Nobel’in insanlığın hayatına dinamit koyduğunu konuşacak yerdeyiz. Kalaşnikof’un silahıyla cinayetler arttı ve terör azdıkça azdı.
Atom’un parçalanmasıyla hayatımız parçalandı. Toplu ölümlere hazırlandık. Yaşama derdine düştük. İnsan yıkıcılığı frenlenemedi. Üstüne dijital devrimler her şeyi altüst etti. Hayatımız kolaylaşırken ölümler de kolaylaştı.
Şimdi devletlerarası güç dengesinde azdıkça azan öldürme tehdidi sahip olunan âletlerledir. Bugün öldürücülüğünüz kadar caydırıcı ve ikna edicisiniz. Gücün değişmez kuralını değişik gösteren öldürme âletleridir. İnsanlık âletin insana bu kadar hükmettiği bir devir görmedi.
YENİ DEVRİN PUTUNA TAPANLARI
Büyük güçlerin gücü ellerindeki âletlerdedir. Bu âletlerin saldığı dehşet, rakiplerinden önce onları esir alıyor. Öldürücülük mest ediyor. İnsanlık, âletlerin kolaylaştırdığı hayatlarının âletlerle ne kadar çabuk ve topluca yok edileceğinin endişesini yaşıyor. İsrail, Gazze’de taş taş üstünde bırakmamayı ateş saçan âletlerle yürütüyor. Yakın çevresini yetişmiş insan gücünün yönettiği ateş gücüyle temizlemeye çalışıyor. 1500 km ötedeki İran’ı akıl ve ateş gücüyle hem içerden, hem dışardan vururken merhamet hissinin zerrelerini de vuruyor. Vuruyor.
İnsanlık yarattığı âletlerin dehşetinde kavruluyor. En büyük tehdit nükleer silahlar. Kavga konusu da o. Trump güç oyununda oyuncak adam. Netanyahu da, bizimki de, diğerleri de öyle. Gücü ele geçirenler, bugünün dünyasında derece farkıyla birbirinden ayrılıyor. Eline oyuncak verilmiş, çocuk aklı da alınmış bencil zalimlere dönüşüyorlar. Değer, ölçü tanımıyorlar.
BU OYUNUN ŞAKASI YOK
Düzen kendileri içindir. Başkaları için düzensizlik geçerlidir. Bu uğurda kısa yol bellidir: Kanun ve kuralları örseler ve nihayet rafa kaldırırsınız. Farklıkları öne çıkarır, böler parçalarsınız.
Böyle bir dünyada gücü ele geçirenlerin kendileri için kullanmaları kolaylaşır. Amerika’da Batı’da bu hevesler kursaklarda kalır. O âletle kendi içlerinde öyle oynatmazlar. Trump denen deli dediğiyle kalır. Yaptırmazlar. Nitekim içerde düştüğü durumu görüyorsunuz. Her üç adımından ikisinden geri döndürüyorlar. Problem bizim gibi ülkelerde.
Trump gibilerin ve akıllılarının bizdeki tek adamcılığı desteklemesine iyi bakmak lazım. Türkiye’yi Ortadoğululaştırma projesinin merkezinde bu var. Kendine benzetme değil, Ortadoğu’ya benzetme. İsrail hariç bütün bölge ülkelerinin paramparça oluşunu devlet veya halkla değil yaratılan tek adamlarla sağlama peşindeler.
Bunun için en büyük düşmanları demokrasi. Türkiye’de demokrasinin rafa kaldırılmasından Batı’nın devletleri değil bazı aydınları şikâyet ediyor. Şayet Amerika ve diğer batılı güçler bundan rahatsız olsaydı, Erdoğan son seçimleri göremezdi. Türkiye’de istedikleri böyle bir iktidardır.
Irak ve Suriye’de olanlar oldu. Biz bilerek bilmeyerek yardım ettik. Şimdi içerde de o hareketlerin uzantılarını görüyoruz. Kırk yıldır kan dökenleri özür diler gibi muhatap alıyor, siyasi-sosyal alanlar açıyoruz. Bu adım adım gerçekleşen işlerin yürüyen Ortadoğu projesinin bir ayağı olmadığını kim söyleyebilir?
İçerde muhaliflere girişilen son hareketlerin Batılılarca yasak savma kabilinden cılız eleştirilerle karşılanmasını da böyle anlamak lazım. Çünkü hedef belli.
İÇERİYİ KARIŞTIRARAK DIŞARIDA BAŞARILI OLUNMAZ
Dünya kaynıyor. Kaynatan, dünyanın tek gücü olma vasfını kaybeden Amerika’nın içinde dışında İsrail var. Kaynamanın merkez üssü Ortadoğu.
Olanı biteni anlamak için daha fazla gecikmemeliyiz. Bu durumda ülkeyi ve iktidarları beterinden kurtarmak ancak halkın itirazıyla mümkün olabilir.
“İç cepheyi güçlendirmek” ilk şarttır. Bu tabiri herkes farklı anlıyor. Tuhaf bir durum. Adalet, ehliyet ve liyakat temelinde anlayanlar var. Sözün manası zaten bu. İktidar cenahının kastı kanun nizam çerçevesinde birlik beraberlik gibi görünmüyor. Kasıt eş başkanlığın kabulü ve ne derse uyulması ise ne manaya geldiği artık gün kadar açık. Nobel’in dinamitinden beter.
Irak’a, Suriye’ye, Gazze’ye, İran’ın bombalanmasına ve bölgede yaşananlara bakan bunun bizim için bir yıkım projesi olduğunu görür. Türkiye’yi o dinamitten kurtarmak lazım. Temizlenecek mayınlar kafalardadır.














