Yedi iklim dört köşe

Merhaba! Yazmak zor ve güzeldir; çünkü eskilerin dediği gibi zahmetle rahmet iki ayrılmaz kardeştir. Derdi olan söyleyecektir. O dert insanı durdurmaz. Sözle, sesle, yazıyla, resimle, hareketle derdini söyleyecektir.

TRT’den henüz emekli olmamıştım. Bir felsefe profesörü dostumuzla karşılaştık. “Yağmurcuğum, şişip kaldık; bir program ayarlayalım da konuşalım..” dedi. Kendini göstermek hevesinde, medya ve tanınma delisi bir kişi olmadığını bildiğim için derdini açacak mecra arayışı hiç aklımdan çıkmadı. Bu kadar donanımlı bir insanı uzun süreli bir düşünce programı için çağıracak bir medya düşünememiştim.

Birkaç yerde bu düşündürücü karşılaşmayı anlattım. Dinleyenlerin gösterdiği tepkiler ilginçti. Radyoya, televizyona çıkmak şart mı? Youtube’a, Tvitır’a, Feys’e, Instgram’a konuşsun diyenler oldu. Akıllarıyla bin yaşasınlar, kendine bir blog açsın, orada hem yazsın, hem konuşsun diyenler oldu. Çok parlak fikirler söylediğini heyecanından duyuranlar epeyce yol gösterdiler. Malum, akıl vermek en iyi yaptığımız şeydir.

Bu sayılanlar görünen mecralar. Asıl mesele nasıl kullanacağını bilmek. Yoksa bugünün dünyasında yazacak adama yer çok. İnternet çağında herkese açık mahfiller var. Her dertliye, öyle görünene-böyle görünene kendinde bir şey vehmedene, etmeyene alanlar açık. Atış serbest. Her hevesliye, neşesini öfkesini söylemek isteyene açık mecraların enflasyonu baş döndürüyor. İlk bakışta görünen resim bu.

ÇÖPLÜKTE AÇAN GÜLLER

İnternet ağırlıklı medya bir çöplük. Burada kalite aranmıyor. Zaten kaliteyi ölçecek, iyiyi kötüden ayıracak bir mekanizma da yok. Dolayısıyla o çöplükte açan bir gülü yakalamak mesele.

Şahsi siteler, kanallar, bloklar yaygın. Yayıncılık hızla internete kayıyor. Sadece gazeteler değil, dergiler ve kitaplar da dijitalleşiyor. O kadar hızlı bir akış ki nereye varacağını kestirmek medya fütüristlerinin kehanette bulunmalarını zorlaştırıyor.

Şimdilik iyi ki kâğıt baskıdan vazgeçmeyen gazeteler var. “İyi ki..” deyişim alışkanlıkla söylenmiş bir söz değil. Kâğıt kokusu, kâğıt hışırtıları duymadan gazete-kitap dergi okunmayan bir devirden geliyoruz. Uzun yurtdışı seyahatlerimizden Türk Hava Yollarıyla dönüyorsak, ilk istediğimiz gazete olurdu. Öyle özler ve memleketi gazetelerden koklardık.

Şimdi “iyi ki gazeteler var” deyişimizin sebebi bu söylediklerim değil. Sosyal medya çöplüğünde boğulurken gazeteler, dergiler ve bazı siteler bizi çer çöpten biraz olsun kurtarıyor. Bizim adımıza seçilmiş yazıları, haberleri, resimleri, videoları onlarda buluyoruz. Seçenlerle aynı fikirde olmayabiliriz. Beğenmediklerimiz olabilir. Seçtiklerini bir de biz seçer ve alacağımızı alırız. Zaten her önümüze konan yemeği beğenip beğenmeme hakkımız, her sofrada geçerlidir.

BİR KÖŞESİ OLMAK

Sözü nereye getireceğim belli: Bu günden itibaren haftanın her Perşembe günü Karar’da yazacağım. Yazılacaklar memleket derdi kadar geniş. Ben kültür sanat zemininde kalarak geniş bir yelpazede gezinen yazılarla karşınızda olacağım.

Bugünden hareket ederken bütün zamanların esintisini hissettirmeye çalışmak isterim. Kültür sanat deyince böyle bir söz etmek iddia değildir. Şiirden hikâyeden, romandan, heykelden, resimden de bahsetseniz, değişmez bir insanlık görünüşünden söz edersiniz. Siyasete, günlük siyasetin yorucu, bıktırıcı havasına takılarak bakmayı tercih etmemek yine kültür sanat dikkatiyle ilgili bir meseledir. Bu meselede de parti siyasetlerine bağlı olmamak avantajımı kullanacağım.

Sanatın zamanlar üstü değerinden yola çıkarak güne ve güncele dokunacağım. Güncel haberleri yorumladığım da, günden hareketle fikir söylediğim de olacak.

GAZETEDE YAZDIĞINI UNUTMADAN

Elbette bir gazete yazısının kolay okunması gerektiğini gözetmemek olmaz. Bununla beraber, yazdığım her konuda değişmeyen, düşünmeye ve düşündürmeye çalışmak olacak. Yazının böyle bir etkisi ve sonucu olmazsa yazmanın manası yoktur. Elli yıllık yazı hayatımın bu devresinde düşünce ve duygu ağırlıklı yazma alışkanlığımı, gazete okuyucusu için biraz yumuşatarak devam ettireceğim.

Karar, benim hep özlediğimi yazdığım, her fikrin girebildiği bir yayın organı olmaya en yakın iyi bir gazete. Entelektüel seviyeyi getiren de bu yakın etkileşimle geliştirici ortam. Kamplaşmanın giderek keskinleştiği memleketimde farklı düşüncelerin bir arada bulunması halini yaymak ve geliştirmek lazım. Asıl normalleşmeyi bu birbirimizle yan yana olabilmek, düşüncelere saygı duymak ve en azından tahammül getirecek. Bu yakınlaşma aydın namusunu da hayatımıza taşıyacak.

Evet başlıyoruz. İskender Öksüz dostum ve ağabeyimle İbrahim Kiras dostuma teşekkür ederim. Okuyucularımdan bir isteğim olacak: Her zaman eleştirilerinizi bekleyeceğim. Tenkitsiz ne insan ilerleyebilir, ne hayat, ne millet…

Her Perşembe buradayım.

YORUMLAR (31)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
31 Yorum