Zavallı memleket
Meselelerini konuşamayan ve tartışamayan bir toplumuz. Bizde hemen her konu kavga sebebidir. “Niye böyledir?” sorusunun tek bir cevabı yok. Anlamak, toplum ve insan sermayemizi bilmekle olur. En önemlisi içerden bakarken dışardan bakar gibi soğukkanlı bir tavırla olur. Dolayısıyle halimizi anlamak istiyorsak, sakız gibi çiğnenen ve bazıları için hap kıvamında işlev gören klişe kavramlardan biraz kenara çekilmek gerekir.
Topu taca atmaya gerek yok. Bilelim ki konuşamamak ve tartışamamanın sebepleri bize özel bozukluklardır. Öncelikle cehalet gibi temel sebepler dışında açıklamaya çalışmak doğrudur. Çünkü çok tekrarlanan kavramlar üzerinde düşünülmüyor ve kimse de söylenenleri üzerine almıyor.
Bilmeden, anlamadan ve düşünmeden tekrar ediyoruz. Papağanlıktan öte bir durumdur: “Gibi görünmek” riyâkârlığı ve sahteliğidir. Görünür sebeplerinden biri galiba düşünceyi boğan ayrışmadır, kamplaşmadır. Sonuçları dehşettir: Halk perişanken, liderler, sun’î bir keskinleşmeyle gerçeklikten uzaklaştıkça uzaklaşıyor. Bencillikleri artıyor ve her şeyi kendileri için kullanır hale geliyorlar.
POLİTİKANIN BOZDUKÇA BOZDUĞU
Örneği siyasetten verelim. Bir günde neler olduğuna bakalım. TBMM yaz tatilinin ardından 1 Ekim saat 15’de açılacaktı. O sabah birkaç partinin grup toplantısı da vardı. Bahçeli, grupta zehir zemberek bir konuşmayla yeni yasama dönemine başladı. Öğleden sonra Meclis açılışında konuşan Cumhurbaşkanı da, parti başkanı gibi konuştu. Sözleri, yapılacaklar ve iyi temennilerden çok muhalefete ağır yüklenmelerdi. “Normalleşme, Yumuşama, uzlaşma derken bu da ne?” diyenler kalakaldılar.
Akşam resepsiyonda bu manzaranın tersi yaşandı. Herkes birbiriyle tokalaştı. Dostane konuşmalar, görüşmeler yaşandı. Takip edenler yine şaşırdı. O ağza alınmaz laflar neydi; birkaç saat sonra bu ne? Cevabı o resepsiyonda Bahçeli verdi: Özgür Özel’e, özür diler bir üslupla, “Kırılmadın değil mi? Bazen siyaseten öyle şeyler söylemek gerekiyor..” dedi. Allah Allah! Şimdi bu vakte kadar söylenen burada tekrar edemeyeceğim sözler, bağırış çağırışlar, “siyaseten” miydi? Ya halk ne düşünecekti? Bunca zamandır onları niçin geriyordunuz?
Dahası var: Birleşmiş Milletler’de, orada burada ayar verir gibi konuşmaların hiçbir etkisinin olmaması da “siyaseten” konuşulmasından mıydı? Adamlar aptal değil, zaten anlıyorlar ve “Türkiye’de, bu yeni tip ideolojik politikacı tipine bakmayın, içeriye mesaj vermek, seçmen kandırmak için bağırırlar, aldırmayın!” diyorlardı. Sorular bitmez: İsrail’e bağırmalar çağırmalar da onlar tarafından “siyaseten” mi algılanıyor? Ya, akılla izahı mümkün olmayacak “İsrail’in hedefi Türkiye’dir” sözünün edilmesi? Bunları soracağız ve cevabını arayacağız. Yoksa bu bataktan çıkamayız.
SİYASET NEDİR Kİ?
Sonra siyaset böyle bir “gibi görünmek” midir? İnanmadığını söylemek midir? Germek midir? Bozmak mıdır?
Bu, sadece Bahçeli’nin yaptığı bir iş olsa fazla konuşmaya gerek kalmaz. Erdoğan’ın politikasının değişmez ilkesi budur. O, hep kavga ederek kazandı. En kötüsü, halkı bu olumsuz tavra alıştırması ve inandırmasıdır. Bu siyasette doğruluk dürüstlük gerekmiyor. Erdoğan’ın kendi değişmez ilkesi bu germe işini hep başkaları yapıyor gibi göstermeye çalışması da bu politikanın değişmezlerinden.
Gerçekle alakası zayıftan zayıf, sanal bir politik hal ve dille sarılmışız. Doğruları azdan az bir retorik bu. Neticesi de ortada. Yerlerde sürünüyoruz. İyinin, doğrunun, namuslunun önü her yerde tıkanıyor. Gidebilen, içi kan ağlayarak memleketten kaçıyor. Halk da kavgaya ve ayrışmaya ayarlı, yer yer bileylenmiş kalabalıklar halinde ve -işin fenası- kanıksamış durumda. Doğruya yanlışa bakacak hali kalmamış. Bakabilecek olsa Erdoğan’ın veya benzeri bir politikacının ülkeyi getirdiği batağa rağmen, değil böyle üst perdeden konuşmak, siyasette görünmesi bile mümkün değildi. Esas bozgun bu ve bunlar konuşulmuyor.
HER ALANDA BATAK
Türkiye öyle bir hale geldi ki muhalefeti de iktidar şekillendiriyor. “Bu çökmüş haliyle mi?” diyeceksiniz. Evet, bakın hala gündem Erdoğan’ın istediği yönde şekilleniyor. Aylardır Chp’nin orası burası tartışılıyor. Cumhurbaşkanı adayı kim olacak konuşmaları ve mevcuduna uyulmayan ve yenisi yapılamayacak Anayasa gündemde hep birinci madde. Oyuna kimlerin katıldığı da ortada. Hep oyuna geldikleri de ortada. Milleti ümitsizliğe sevk eden de bu.
Siyasetimizin hali topyekün felaket. “Al birini vur öbürüne” derler ya, tam onu söyleyeceğimiz yerdeyiz. Tabii gücü elde etmek isteyenlerle 23 yıldır kullananları bir tutamayız. Her zaman eleştireceğimiz iktidardır. “Aydın muhaliftir” sözü unutuldu. Bu, aydın doğruların peşindedir manasındadır. Bunu hatırlarsak siyaseten siyasetçileri de yan yollara sapmaktan kurtarırız.