Sükunetli, az siyasetli bir arefe günü

Bayramda bir telaşınızın olması lazım. Hayat öyle değişti ki telaşımız olmasa bayram gelir geçer, ruhumuz duymaz.

Bu tür yakınmalara kendim yakındığım zaman bile fazla kulak asmıyorum. Bir kitapta okumuştum, Havva Anamız bile ilk çocukları doğduktan sonra “Nesil bozuldu” demiş.

Daha ilk kuşak. Ya da mevcudiyetini bildiğimiz ilk kuşak. Nesil o zaman bozulmaya başladıysa yanmışız!

(Şu anda ilk insanın Âdem Aleyhisselam olup olmadığını tartışmaya hevesli ne kadar çok insan vardır Allah bilir. Bir ara tartışırız. Tartışırız ama netice alamayız. Benim tartışmaya hevesim yok bugün. Sükunetli bir bayram yazısı yazmaya niyetim var.)

Benim telaşem şöyle:

İki yıl önce Kemençeci İbrahim Amcamın torunu Ercan Sinekli Obası’nda kurbanlık yetiştirdiğini istersem kurbanı Sinekli’de eda edebileceğimi söyledi.

Olur dedim ve gittim. Bu sene de gidiyorum.

Severim bu yaylayı. Abant’a yakın, gür kayın ve köknar ormanlarının arasında birkaç yüz dönümlük yemyeşil bir alan. Kurabiyeden daha hafif bir hava. Çoban Hasan’a uyup birkaç gün davar peşine gitmişliğim bile var bu dağlarda. Hatta tomruk kamyonlarında muavinlik yapmışlığım.

Ama önce anneciğimi ve babacığımı kabre bıraktığım Potlar Köyü’ne uğramam lazım. Annemi babamı ziyaret ederim. Dayılarımı görürüm. Belki büyükanamı görürüm. Fırsat bulursam Follu’nun kahvesine de uğrarım.

Bana, bir dudağı yerde bir dudağı gökte heybetli ve korkunç bir meleğin kabirde “Rabbin Kim, Peygamber’in kim?” diye soracağını amelim iyi ise bu sorulara cevap verebileceğimi ilk anlatan Büyükanam’dır.

Cevap veremezsen kafana bir tokmak. Tokmağın sesini hayvanlar duyar, insanlar duyamaz.

Doğru muydu Büyükanam’ın anlattıkları?

Tam anlattığı gibi olmayabilir.

Ama ‘Hesab’a, ‘Din Günü’ne iman ediyorum.

Zulmedenin zulmünün hesabını vereceği, mazlumun ahının çıkacağı güne iman ediyorum.

Büyükanamın yaşı yüze yaklaştı. Hala sabahın ilk ışıklarıyla tarlaya gider, akşama kadar çapa yapar, fide diker, ot yolar.

Hemen her gidişimde bana büyük bir naylon poşet dolusu ısırgan toplar. Onun birkaç katı da kara lahana.

Dediklerimin hepsini yaptım. Follu’nun Kahvesi’ne de uğradım.

Halil Dayı’nın Mehmet, Keriz’in Osman, Şoför Osman’ın Muammer, Salif’in İsmail hepsi orada.

Kurcalarsan öyle hikayeleri var ki bu dümdüz görünen adamların.

Mesela İsmail, balıkçı gırgırlarında çalıştığı sırada Sarıyer’de bir Ermeni kızına âşık olmuş. Evlenmişler.

Tanıyorum karısını. Birkaç yıl önce vefat etti. Mezar taşında ‘Suprik Tetik’ yazıyor. Adını değiştirmemiş ama namazını kılmış, orucunu tutmuş.

Kahve ahalisinin en heyecanlısı Halil Dayı’nın Mehmet.

“Sen seçim ortada diyordun ama biz kazandık seçimi” diye karşıladı beni Mehmet.

Fakat enflasyonu hala aklı almıyor. Devlet yapmamıştır diye düşünesi var. Mehmet Şimşek’e de kızıyor.

Gelir gelmez doları yükseltti diyor.

Dün kurbanlık almış yüz yirmi bin lira ödemiş. Taşımasına iki bin beş yüz lira vermiş. İki bin beş yüz liraya yüz yirmi bin liradan daha çok canı sıkılmış.

Biraz anlattım. Zeki adam. Canının istediği kadarını anladı.

Tuluğun Recep seçimde hile yapıldığını düşünüyor. Sandık başında çok görev yapmış, orada hile olmaz diyor. Fakat muhalefet seçimden ümidi kesip sandık başından ayrılırsa geride kalanlar yaparlar.

Mezarlıkta Emin’in İdris’i gördüm.

Çocuk yaştaydık, 15, 16 falan. İdris’i Kefken İskelesinden denize atmıştım. Yüzme bildiğini sanıyordum.

Bana birkaç defa şöyle yüzdüm, böyle atladım diye anlatmışlığı vardı. Meğer bilmiyormuş. Peşinden atladım güç bela çıkardım.

Politikaya öyle düşkün ki… Daha Cumhurbaşkanı Erdoğan Pınarhisar’da hapisteyken bana “Talip kazanacak” diyen ilk eleman. Hemen, ayaküstü, babasının kabrinin başında bana oyunu Fatih Erbakan’a verdiğini söyledi. Fakat Cumhurbaşkanlığı’nda Kılıçdaroğlu’na vermiş.

Babası rahmetli Emin Amca Ecevitçiydi.

Bu sene Kefken’de üç yüz oy aldık diyor İdris. Zamanında Fatih Erbakan’ın rahmetli babası bile o kadar oy alamıyordu Kefken’den.

Şu anda Düzce’deyim. Burada bir mahalle dolusu akraba var. Uğrayabildiğim kadarına uğrayacağım.

Sonra Allah izin verirse orman içinden Sinekli.

Bu arada belirteyim. Sinekli ‘sinek’ten değil ‘sinmek’ten geliyor. (Sinmek: Buradaki anlamıyla saklanmak.)

Nereden biliyorum?

Bura halkı kelimeyi sağır kefle telaffuz ediyor, oradan.

Sağır kef? Genizden gelen bir ‘n’ harfi.

Arefe günü durumumuz bundan ibarettir.

Cümlenin Kurban Bayramı mübarek olsun.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum