Bir karış toprak satmanın nesi yanlış?

Abdülhamid'in "33 yılda bir karış bile toprak kaybetmedi"ğine inanmak, milli gururumuzu okşuyor. Seviyoruz böyle uydurmaları. Oysa devrinde Osmanlı, bir karış değil ama iki Türkiye kadar toprak kaybetmiş. Kıbrıs dahil.

"Vatan topraklarından bir çakıl taşını bile düşmana vermem" hamaseti, 90'lı yıllarda da popülerdi. Seçim kazandıran slogandı, bilhassa Çiller bayılırdı bu ucuz popülizme.

Başbakanlığının ilk döneminde Erdoğan, cesur ve anti-popülist çıkışlarıyla tanınıyordu. 2004'teydi. Kıbrıs'ta nihai çözüm için, belli bir oranda toprak verebileceğimizi söylemişti. Siyasette devrimdi.

Ulusalcı popülizm, "vatan satılıyor" paranoyalarını o zaman da bolca kaşıdı. Yabancılara arazi ve konut satışı rakamlarıyla milletin gözünü korkutuyor, Erdoğan'a karşı kışkırtıyorlardı.

Bu paranoyalar; tekrar hortlamalarını ise Erdoğan ve AK Parti'nin, muhalefete yönelik karalamalarına borçlu. Hani şu; iktidarı eleştirenlerin ihanet içinde olduğu, düşmana çalıştığı, beşinci kol faaliyeti yürüttüğü, dış güçlerin ajanlığını yaptığı, işgalcilerin oyununa alet olduğu suçlamaları filan.

AK Parti kabarttı, Ümit Özdağ da bu dalga üstünde sörfünü yapıyor.

Özdağ, Türkiye'den toprak alan yabancıları önceki gün uyarıyordu. Boşuna satın alıyorlarmış; iktidara geldiğinde hepsini geri toplayıp kamulaştıracak, vatandaşlıklarını da iptal edecekmiş.

Niye coştuğunu biliyorsunuz.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığının satışa çıkardığı araziler gündemde, konuşuluyor. 10 Haber sitesinden Masum Gök'ün haberiydi.

Özellikle deniz kıyısındaki Hazine arazileri seçilmiş. Toplam büyüklükleri, 33 bin kilometrekare. Belçika, Arnavutluk, Slovenya ve Makedonya gibi ülkelerin yüzölçümlerinden daha büyük bir toprak satışıymış.

Eskiden de yapılırdı bu mukayeseler. Yeni değil aslında.

AK Parti, 2003'teki bir yasal düzenlemeyle yabancılara toprak satışını kolaylaştırmıştı.

O teşvikle Türkiye'den mülk alıyorlar. Üste vatandaşlık verilince mülklerimize ilgileri, son 5 yılda hızlanarak katlandı. Şimdi iktidar, paraya sıkıştı; Hazine arazilerini de nakde çevirmek istiyor.

Birkaç yüz bin yabancı, ev veya arazi alsa ne olur; alıp ülkelerine götürecek değiller. Türklerin de Avrupa'da hatırı sayılır toprak sahibi olduğunu unutmayalım.

85 milyonu, 300-500 bin yabancıya mülk satışıyla korkutmak, deli saçmalığı. Ama konut alana, 2 ayda vatandaşlıkla birlikte oy hakkı da vermek öyle değil.

Namazın bile kazası var da bu seçimin kazası yok, deniyordu ya...

Hazine arazilerinde gelecek kuşakların da hakkı var. Ve asıl, bugünü kurtarmak için aceleyle satıp savmanın kazası, telafisi yok.

Gabar petrolüyle Karadeniz gazından artarmış, o da bizi Norveç yapmaya yetermiş gibi gelecek nesillere petrol, gaz fonu ayırsak bile sattıklarımızı karşılamaz.

Ayrıca kime, nesi satılıyor; bilmek milletin hakkı.

Türk Ceza Kanunu'nun mimarlarından Prof. İzzet Özgenç, Twitter'da şeffaflık ve denetim sorununa da dikkat çekiyordu.

'Türkiye Varlık Fonu kanunu, OHAL döneminde oldubittiyle geçirildi; kamu arazilerinin, herhangi bir sınırlama veya ihale mevzuatına tabi olmaksızın, istenen kişiye satılabilmesinin yolu açıldı' diyor.

Yabancıya toprak, konut satınca vatanı satmış olmuyorsunuz. Yanlış olan, konutla vatandaşlık vermek de değil. Ama denetimden kaçırmak ve iki ayda şıpın işi oy hakkı vermek, dibine kadar yanlış.

Kimin eline fırsat geçerse bu şipşak seçmenliklerle denetimsizliği iptal etsin, yeter.

YORUMLAR (104)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
104 Yorum