Kudüs kimin?

Amerika’nın kuyruğu azil sürecine sıkışmış başkanı, tantanalı bir açıklama yaparak Kudüs’ü tamamıyla İsrail’e verdi!

Kim kimin mülkünü, ne hakla ve kime veriyor?

ABD kendini hâlâ dünyanın tek horozu olarak gösteriyor. Filistin’i yok etme, Kudüs’ü İsrail’e mal etme süreci açısından farklı bir durum yok aslında. Onlar (batı emperyalizmi) zaten Filistin’i yok etmeye, Kudüs’ü İsrail’e vermeye çoktan karar vermiş, fiilen de durum böyle.

“Kudüs İslâm’ındır!” bu sloganı çok işittim. Zaman zaman ben de tekrarlamış olabilirim. Bu bir slogandır. Kudüs Haçlı seferleri ile barbar haçlıların eline geçti. Burada güya mukaddes bir kırallık kurdular. Bir asır kadar Kudüs’te ve civarında Haçlı bayrakları sallandı. Kudüs haçlılara geçmesinde Şii Fatımî’lerin rolü hatırlanmalı…

Alp Arslan, hani Malazgirt kahramanı, onun asıl hedefi Akdeniz’e ulaşmaktı, Kudüs ve çevresini Fatımilerden arıtmaktı. Bu sefer Mısır’a kadar uzanacaktı. Bu mümkün olmadı, Selçuklulara meydan okuyan Roman Diyojen’le savaşmak zorunda kaldı. Bunun iyi tarafı, Anadolu’nun Türk/Müslüman arzı haline gelmesidir. Kötü tarafı, kısa süre sonra başlayacak Haçlı seferleri ile Kudüs’ün Fatımilerden Haçlılara geçmesidir.

Malazgirt zaferinden bir yıl önce Atsız Bey, Kudüs’ü Fatımilerden almıştı...Yani Anadolu’dan önce Kudüs’te idi Selçuklular. Abbasi-Fatımî çatışmasında taraf olduklarından, sünnî hilafet devletini güçlendirmek için bunu yaptılar. İlk Haçlı Seferi sırasında Fatımîler Türklerin zayıfladığını görüp, Kudüs’ü ele geçirdiler. Haçlılarla savaşan dindaşlarına destek olacaklarına köstek oldular. Bu durum uzun sürmedi ve Haçlılar 15 Temmuz 1099’da Kudüs’ü Fatımilerden teslim aldılar. Böylece Kudüs’ün Haçlılara geçişine zemin hazırladılar.

Bölgedeki Selçuklu atabeyi Mahmud Zengi, Kudüs’ü kurtarmayı büyük ve ulvî bir gaye olarak benimsedi. Bunun hem maddi hem manevî altyapısını oluşturmaya hayatını adadı. Kudüs’ü Haçlılardan kurtaran “Şarkın en sevgili sultanı” Selahaddin’i de o yetiştirdi. Kudüs’ün kurtuluşunun ikinci merhalesinin kahramanı, Filistin’deki haçlı kontluklarını ortadan kaldıran büyük Memlûk sultanı Baybars’tır.

Müslüman dünyayı son defa büyük bir birlik haline getiren Yavuz Selim, Kahire seferine giderken Kudüs’e uğradı, şehrin tarihî yerlerini dolaştı, Mescid-i Aksa’da şükür namazı kılıp yoluna devam etti: Kudüs emniyetteydi. Dört asırlık Osmanlı döneminde Kudüs barış içindeydi. Bugün tarihî Kudüs’ü koruyan surları Kanunî yeniden yaptırdı. Siyonizmin 19. yüzyıl sonunda Kudüs merkezli bir devlet kurma hamlesini 2. Abdülhamid engellendi. Ona karşı yürütülen yıkıcı faaliyetlerin esas sebebi budur. Osmanlı sonuna kadar Kudüs’e Yahudi göçüne izin vermedi. Osmanlı Devleti yıkılmadan böyle bir değişim olamazdı, 1. Dünya Savaşı bu fırsatı meydana getirdi.

Osmanlılar Kudüs’ü İngilizlere karşı savunmak için neden direnmedi? Kudüs’ün savunması orada yerleşik halkın desteği olmadan mümkün olamazdı. El-Fetih’in başlangıçta Osmanlıları Filistin’den çıkarmak için kurulduğunu hatırlayalım. Osmanlı ordusu Medine Müdafaası’nı kime karşı yaptı? İngilizler arkaplandaydı. Önde NaŞerif Hüseyin’in çapulcuları vardı.

Kudüs’ü kime karşı savunacaktık? Gerçek şu: Kudüs’te Yahudi yerleşimi Osmanlıya isyan eden Hüseyin’in tasvibi ile oldu. Yahudi devletinin oluşumunda da Hüseyin’in oğlu Abdullah’ın (Ürdün emiri) tasvibi var. Filistin meselesinin çözümsüzlüğünü dışarıda aramak meseleyi kendi gerçekliği içinde kavramaktan kaçınmak demektir. Her aşamada Siyonizmin ve arkaplanındaki emperyalist güçlerin “Arap/Müslüman” işbirlikçileri olmuştur.

Osmanlı Devleti’nden sonra dünya siyasetinde Müsmanları temsil eden bir otorite, bir devlet kalmadı. Denilecek ki, “20’den fazla Arap devleti var, başka Müslüman ülkeler var.” Bir otoriteyi “devlet” olarak saymak onun dünya siyasetinde varlık göstermesi için yetmiyor. Türkiye kendi kabuğuna çekilmek zorunda kaldı. Kudüs meselesi halkın gündeminde olduğu zamanlar, devletin gündeminde değildi. Dinî sebeplerle olduğu kadar tarihî sebeplerle de Kudüs meselesinden uzak kalamazdık. Kudüs meselesi yine Türkiye’nin boynundadır. Fakat bunu hamasete boğmak, daha önce Arap “devlet”lerinin yaptığını yapmaktan başka bir sonuç vermez. Olayları önceden kestirmek, strateji üretmek yerine bağırıp çağırmak, toplanıp sonuçsuz kararlar almak problem çözmeye hizmet etmez. Arap Birliği’nin arşivleri Kudüs’le ilgili belagat ve şiddet yüklü beyanatlarla, kararlarla doludur!

Kudüs şüphesiz Müslümanların. Osmanlılar Kudüs’ün Hüseyin’in askerleri ve İngiliz kuvvetleri tarafından işgaline direnmedi. Güya Müslüman Araplar Kudüs’e sahip olacaktı. Halbuki emperyalistin planı başkaydı. Balfour Deklarasyonu’nun ilanının ardından 9 Aralık 1917’de Kudüs işgal edildi. Akabinde Filistin’e Yahudi göçü hızlandı. İsrail hem Yahudileri memnun etmek için hem de emperyalistlerin bölgeyi kontrolü maksadıyla bir terminal devlet olarak kuruldu. Arap aklı ve gücü de İsrail’i besledi ve büyüttü. İsrail her aşamada kendisine destek olan Arap yöneticilerine sahip oldu. Şu sıralar başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap devletlerinin büyük kısmı İsrail’in yanında. Filistin Yönetimi Başkanı Abbas “Kudüs satlık değildir” demiş. Başkan’ın sözünde bir doğruluk var: Kudüs satılalı çok oldu. Hüseyin’den beri Kudüs’ü satan satana!

YORUMLAR (37)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
37 Yorum