Mesele mülteci meselesi mi?
Suriyeli mülteciler üzerinden olduğu gibi turistler üzerinden bir Arap düşmanlığı pompalanıyor. Son yıllarda Arap turistlere İstanbul ve Bursa şehirlerde, hatta Karadeniz şehirlerinde hayli sık rastlanıyor. Arap turistler diğerlerinden farklı şekilde aile olarak seyahati tercih ediyor. Aileler de kalabalık. Bu zaman zaman otel tercihini etkiliyor, ev kiralamak daha elverişli bulunuyor her halde. Bir de Arap turistler bizim kullandığımız yeme içme mekânlarını, tabii camileri kullanıyorlar. Yani onları daha sık ve kalabalık olarak görüyoruz…
Arap aleyhdarlığının modern dönemde üretilmiş olması, onunun güncelleşmesini de kolaylaştırıyor. Son yıllarda kültleştirilen amiyane inkılâp tarihi bilgileri bu düşmanlığın ana malzemesi oluyor. Oysa Araplarla bir çatışma ortamında değiliz. Yüz yıl önce de böyle bir ortam yoktu. Osmanlı Ordusu Filistin’de, Irak’da, Suriye’de Araplar’la değil, İngilizler’le savaştı.
***
Peki geçmişte Araplarla savaştık mı hiç?
Türklerin bölgeye, Anadolu’ya sonradan geldikleri hatırlanırsa, bu bölgenin halkı olan Araplarla savaşmış olmamız gerekir. Tarih bilmeden böyle bir akıl yürütme yapılabilir. Türkler Abbasî hilafeti döneminde bölgeye gelmeye başladılar. İslâm devletinin askerî gücünü meydana getirdiler. Sonra da bulundukları yerlerde hükümran oldular.
Peki Mısır’daki Memluk/Kölemen devleti? Adı üstünde “kölemen”ler, askeri güç olarak istihdam edilenler bulundukları coğrafyanın idaresine hâkim oldular! Ya Yavuz Sultan Selim’in Şam ve Mısır seferleri? Osmanlı ordusu, Suriye’de ve Mısır’da kiminle savaştı biliyor musunuz? Yöneticileri “Türk” ve “Çerkes” olan devletin Türk ve Çerkes askerleriyle! Memluk devleti Arap literatüründe “ed-Devleti’t-Türkiye” idi.
Ya daha sonra? Elbette Vahabi İsyanları, Yemen isyanları oldu. Anadolu’da Celalî isyanları olduğu gibi… Türkler bu coğrafyalarda genellikle kendileri ile savaştılar. Şah İsmail’in ordusu Osmanlı ordusundan daha fazla Türk unsur ihtiva ediyordu.
Gelelim 1. Dünya harbine…Birinci dünya harbinden çok önce İngiltere, kudretli hükümdar Abdülhamid’i tahttan indirmeye, Osmanlı nüfuzunu hem hilafet, hem saltanat olarak kırmaya, Osmanlı coğrafyasını parçalamaya, Müslüman dünyayı etkisizleştirmeye karar vermişti. Savaşda muzaffer olmaları planlarını uygulamalarını kolaylaştırdı.
Arapların devleti/devletleri, Arapların bir projesi olmadığı gibi, Türklerin devleti de başlangıçta bir Türk projesi değildi. Ortada tek proje vardı ve tek proje tek merkezde üretilmiş ve uygulamaya konulmuştu…İngiliz mandasındaki Irak kıralı Faysal 1930’larda Türkiye’yi ziyarete geldi. Gazi Paşa ile beraber olduklarında ona İngilizler aleyhine konuşmak istedi…Tabiî Türkçe olarak. Çünkü o zamanın bütün Arap üst kesimi Türkçe bilirdi. Gazi Paşa, Faysal’a yavaşça “onlar her şeyi duyarlar, sus” dedi! Onlar, İngilizlerdi…
İngilizler Şerif Hüseyin’i “büyük Arap kırallığı” ve “hilafet” vadiyle kandırdılar, isyana sevk ettiler…Elbette Şerif Hüseyin’in çapulcu isyancıları Osmanlıya zarar verdi. Fakat bu zarar, İngilizlerin verdiklerinin yanında devede kulak bile değildir.
***
Arapların Türkleri arkadan vurduğu, tezi ile Türklerin Arapları sömürgeleştirdiği, ezdiği, gerilettiği tezi aynı merkezlerde üretilmiştir. Her iki halka bu afyonlar yutturulmuştur.
Birileri arkadan vurma ve vurdurma tekniklerini hem Türklerden hem Araplardan daha iyi bilmektedir. O yüzden, 20. Yüzyıl boyunca, Arapların Türkleri arkadan vurması yönünde çabalar ne kadar sonuca ulaştıysa, Türklerin Arapları arkadan vurması yönündeki projeler de o ölçüde sonuca ulaşmıştır.
Eğer Arapların Türkleri arkadan vurduklarını kabul ediyorsak, Türklerin de zaman zaman Arapları arkadan vurduğunu kabul etmek zorundayız. Bunun için son yüzyılın tarihini şöyle bir gözden geçirmek yeter! Cezayir meselesinde, Filistin’de İsrail’in kuruluşunda ortaya koyduğumuz tavrı hatırlamak yeter.
Peki neden Arap düşmanlığı şu sıralar güncelleniyor? Hiç şüphe yok ki, Arap dünyasında da Türk düşmanlığı pompalanıyordur.
Dünya sistemi yeniden kurulacak, bunun başka yolu yok… Bu sistem kurulurken Türkiye’nin oynayacağı etkili rol, bölgemizi, coğrafyamızı emperyalistlerin tasallutundan kurtarabilir. Bu güçlü ihtimal ancak bölgenin iki büyük halkı birbirine karşı kullanılarak önlenebilir!