Seçmen neyi seçer?

Biz kalemimizi dinlendirirken seçim olacak…Sonuçlar açıklanırken, yazımız basılacak ve o yazıda muhtemelen başka tellerden çalacağız.

Birkaç gün sonraki seçim mahallî seçim, fakat hiç öyle görünmüyor. Seçim sonuçları ile ilgili kuşkuya yol açan husus iktidar bloku seçmeninin gönül yorgunluğu. Muhalefet tarafının tafralarına bakılırsa bir şeyler değişecek gibi.

Değişecek mi gerçekten?

Bu muhalefet neyi değiştirir? Hadi seçimi kazandı diyelim, millete yeni bir ruh üfleyecek muhteva var mı bunlarda?

Türkiye 1950’den beri çoklu serbest seçim yapıyor. Değişim seçimlerini hatırlayalım: 1950 seçim sonuçları gerçek bir değişim için verilmişti. Milli Mücadele ne için yapıldı? Sonuç ne oldu?

Lütfen gerçeği konuşalım!

Cumhuriyetin ilan tarzı bile seçime muhalif. Millî Mücadele’yi başarıya ulaştıran kadronun dörtte üçü yok sayılarak Cumhuriyet ilan edildi. Milletvekillerinin yarıdan biraz fazlasının katılmasının yeterli bulunduğu bir büyük değişiklik yapıldı. Kâzım Karabekir’in, Ali Fuat Paşa’nın, Rauf Bey’in, Refet Paşa’nın dışlandığı bir değişim. Bunlarla cumhuriyet olmaz mıydı?

Olurdu olmasına da asıl cumhuriyetten sonra Türkiye’nin sokulduğu süreç tehlikeye girerdi. Bu süreç Türkiye’nin köklerinden koparılması, manevi bağlarını, tarihi kimliğini inkârı sürecidir.

1950’de millet çoğunluğu bu sürece karşı kullandı oyunu, çünkü CHP bu süreci temsil ediyordu. Demokrat Parti bir yönüyle danışıklı bir parti idi ki tek parti zihniyetine dur diyecek tavır gösteremedi. Bu kadarı dahi zihinleri allak bullak etti. DP siyaseten iktidardı, idareten değil!

İdareten iktidar, 1960’ta siyaseten iktidarı alaşağı etti. Yeni bir iktidar yapısı oluşturmaya çalıştı. Yarım yamalak bir şeyler yapabildi. DP’nin devamı mahiyetindeki Adalet Partisi oyunu bozdu. 1980 darbesinden sonra bir daha denendi bu. Bu sefer Turgut Özal oyunu bozdu.

Milletin sağduyusu Türkiye’nin yönünü olumluya çevirmeye her seçimde muvaffak oldu.

1990’larda siyaseti yükselen yeni bir güç teslim almaya yürüdü. Refah Partisi’nin yüzde yirmilerle birinci parti olması halkın istikrar endişesindendi. Sonuç bir zemin yoklaması idi. Nitekim, seçimin birinci partisi her türlü yol kullanılarak yok edilmek istendi. 28 Şubat sonrasında yine çok partili bir siyası yapı çıktı sandıktan. Bu sefer Selâmet, Refah geleneği muhalefette idi.

Bu mağduriyet lüzumlu idi.

28 Şubat hükümetleri Türkiye’nin gördüğü en başarısız yönetimlerdir. İstikrarsızlık milletin canına tak dedi. İktidarı teşkil eden partilerin istikrarı sağlayamayacağı tam mânasıyla anlaşılınca her şey değişti. Konjonktür partileri mevta oldu. Köklü partiler sürdü, ancak 1990’larda başlayan istikrar arayışını temsil eden siyasi akım seçimi kazandı.

Türkiye istikrarı yakaladı. Bekâdan önce istikrar gelir. Seçmen 2002’den beri istikrara rey veriyor. İstikrar sağlayacak bir oluşum ortaya çıksa, durum gerçekten değişir. Şu an böyle bir durum görünmüyor ortalıkta. Seçim mahalli de olsa, sonuçlarının mahalli olmayacağını millet tecrübesiyle biliyor.

İstikrarın olmadığı bir yerde belediyecilik ne kadar olur?

Düğümü iktidar tarafı çözecek, yani sonucu onlar tayin edecek. Bu kesimdeki seçmen gönülsüz, şevksiz, heyecansız. Böyle olmakta haksız da değil. Geçim sıkıntısı, işsizlik, enflasyon, pahalılık, israf, adalet arayışı, kayırma ve liyakatsizliğin tırmanışı, idaresizlik… Bütün bunlar zihinleri tırmalıyor. Fakat istikrarın sarsılması halinde yeni bir istikrar tesisi ihtimali görünmüyor.

Millet seçimini yapacak, sonuç iktidar kesimini memnun etse de etmese de en çok onların ülkenin geleceği için düşünmesi ve hata neredeyse bilerek hareket etmesi gerekiyor.

YORUMLAR (32)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
32 Yorum