Umrede koronadan daha tehlikeli virüs!
Diyanet’e saldırı fırsatı bekleyenler, şu sıralar mevzilerinden çıktılar.
“Neden cumanın evde kılınması fetvası vermediniz!” Böylece kara câhillikleri de ortaya çıktı! Oysa Diyanet, hatırlatmasını yaptı. Evde cuma yerine vakit namazı kılınabileceğini açıkladı. Daha fazlasını yapabilir miydi?
Bazıları Diyanet’in devlet otoritesinden bağımsız bir kurum olduğunu sanıyor. Diyelim ki Diyanet İşleri, ülkede birçok toplantılar yapılıyorken, Meclis açıkken Cuma namazı için camilere gelinmemesi yönünde bir açıklama yapsa idi… O zaman da laiklik elden gitmez miydi?
Umre meselesine dönersek; umre Türkiye’de dinî turizm hareketine dönüştü, ibadet niteliği bir hayli zedelendi. Diyanet umreyi teşvik ediyor, turizm şirketleri reklamını yapıyor, birçok ünlünün umreye gidişi ile ilgili haberler basına yansıyor. Diyanetin teşviki işi çığırından çıkarıyor, din görevlileri cemaatten 10 umreci bulursa, kendisi de görevli olarak umreye gidiyor. Yani bu işin bir ekonomisi var.
Umre İslâm’ın farzlarından değil. Vâcib diyenler de var ama sünnet olduğu konusundaki görüşler ağır basıyor. Umrenin Türkçesi ziyaret! Yani Kâbe’yi ziyaret; tavaf ve safa ile merve arasında say etmek. Umre bu, yani bazılarının sandığı gibi, bir nevi hac değil. Fakat zamanımızın umreleri hayli abartılı. Her yıl umreye gidip, günahyazarını sıfırlayanlar var!
Türkiye’den bir hayli umreci Mekke’de iken Suud yönetimi Harem-i Şerif’i kapattı. Yani tavaf ve say yasaklandı! Bunun doğru bir tedbir olduğuna tahmin edebiliriz. Çünkü, umreden dönenlerin bazılarında virüs tesbit edildi.
Elbette, artık umre önce Diyanet’in programlarından çıkarılmalıdır. “Dünyada korona izi kalmayıncaya kadar umre yok!”, denilmelidir. Umreden geçinen turizm şirketleri de ticaret için insanları tehlikeye atmaktan vazgeçmelidir.
Biz umre konusunu birkaç kere yazılarımızda dile getirdik. (Gafil Müslümanlara son çağrı: Umre gezilerinizi iptal edin!) ve (https://www2.karar.com/ yazarlar/d-mehmet-dogan/istersen-bin-var-hacca-8474). Hatta hac konusunda dahi düşünülmesi gerektiğini yazdık.
Bugünkü Suud yönetimi, müslümanlar için koronadan daha tehlikeli bir virüstür. ABD’nin emrinde, İsrail ile sarmaş dolaş ve Suriye’deki Türkiye karşıtlarına para ve silâh yardımı yapan bir “İslâm devleti”(!) Mekke Medine gizli işgal altında. Sonunda Müslüman görünüşlü bir cahiliye toplumu meydana çıkardı vehhabilik. Bir zamanların modernlik düşmanı vehhabilik, sonunda ABD’nin emrinde Suudi modernleşmesinin meşruiyetini sağlıyor. Buna modernleşme denilebilir mi? Amerika’nın ahlakî düşüklüklerinin taklidinden öteye gidilmiyor.
Suudlar Mekke’de, Medine’de tarih izi bırakmadılar. İslâmî dönem eserlerini, bilhassa Osmanlı eserlerini sistemli olarak yok ettiler.
Buna karşılık ne yaptılar? Putperestlik dönemi eserlerinin UNESCO’nun dünya mirası listesine girmesini sağladılar. Salih Peygamber’in öğütlerini dinlemeyen ve bu yüzden ilahî bir ceza ile helâk edilen Semud kavmine ait tarihi harabeleri öne çıkardılar. Eğer Suudlar Ecyad Kalesi gibi İslâm/Osmanlı eserleri için de bunu yapsalardı, onlara kötü niyet isnad etmezdik. Fakat İslâmî dönem eserleri yok edilmiş bir Arabistan meydana getirdiler, bir putperest devir var bir de Suudların zamanı. Müslümanlık onlarla başlıyor sanki.
Böyle bir ülkeye hangi maksatla gidilirse gidilsin birkaç kere düşünmek lâzım. Öyle anlaşılıyor ki, en kalabalık korona vak’ası umrecilerde görülecek. Eğer umre ile ilgili ikazlarımız dikkate alınsa ve bir süreliğine de olsa umre gezileri iptal edilse idi, bugün daha az tehlikeli bir salgına maruz kalırdık.