Akşener’in önerisi ne anlama geliyor?

Seçimlerden bu yana sessizliğini koruyan İYİ Parti lideri Meral Akşener cumartesi günü Afyon Kocatepe’de yaptığı konuşmada lafı eğip bükmeden, kendi payına düşen sorumlulukları sıralayarak, Altılı Masaya umut bağlayan muhalif seçmenden, yaşattıkları hayal kırıklığı için özür diledi, özeleştiri yaptı.

Hezimetin sebebinin “aday” olduğunu söyleyen Akşener, İmamoğlu veya Yavaş, hangisi olursa olsun mutlaka iki isimden birinin aday olmasını ısrarla bu yüzden istediklerini anlattı:
“20 yılda ilk kez Sayın Erdoğan’ın karşısında seçimi açık farkla kazanacak 2 aday çıktı. Yaptığımız tüm araştırmalarda bu iki arkadaşımızın rahatlıkla seçileceğini gördük. Bunun da ötesinde 3 sene boyunca il il, ilçe ilçe yaptığımız ziyaretlerde milletimizin bize söyledikleri de bu sonucu doğruladı. Kendi adaylığımdan feragat ettim, hiçbir kişisel beklentim olmadan onları destekledim. Bu iki arkadaşımızın yolunu açmak için elimden gelen her şeyi yaptım. Cenab-ı hak şahittir ki ne yaptıysam seçimler kazanılsın diye yaptım.”

Akşener’in bu sözlerindeki samimiyetine inanıyorum, şöyle ki:

Akşener’in CB adaylığı için İmamoğlu veya Yavaş’ı istediğine dair kamuoyunda ‘kulis haberlerin’ yer aldığı, İYİ Partili yetkililerin ‘kazanacak aday’ vurgusuyla iki belediye başkanını işaret eden açıklamalar yaptıkları dönemlerde bu konuyu kendisine sormuştum. Kendi partisinden bir isim değil, CHP’li olan iki belediye başkanı konusundaki ısrar merakımı çekmişti, sorumu şöyle yanıtlamıştı: “Hatırlarsan hem sizin yayınınızda sonrasında da başka yayınlarda da bütün liderler egomuzu bir kenara bırakmamız gerekiyor demiştim. Evet, aday olmasını isteğim iki isim de benim partimin belediye başkanları değil, İYİ Partinin rozetlerini taşımıyor. Ama diyelim ki bu iki arkadaş benim partimin belediye başkanları. Yine bir partinin genel başkanının, ki Cumhurbaşkanlığı önemli bir makam, kendisi dışındaki bir siyasetçinin kariyer merdivenlerini çıksın, yükselsin diye çalışması, Cumhurbaşkanlığı için belediye başkanını önermesi siyasetin doğasına aykırı. Ve tuhaf da… (Başka bir ifadeler kullanmıştı, o ifadeleri kullanamadığım için böyle ifade ettim. Kullandığı o ifadelerden dolayı da yazılmamak kaydıyla demişti) İki arkadaştan biri Cumhurbaşkanı olacak, Altılı Masadaki bütün liderler olarak biz de onları Cumhurbaşkanlığı mevkiine taşıyacağız, genel başkanlar olarak bizler de yardımcıları olacağız. Buna da ben öncülük edeceğim! Bu o masada oturan liderler olarak elbette ki hepimize haksızlık. Halk çok bunaldı ve bizim muhalefet ittifakı olarak bu seçimi almak boynumuzun borcu. Ve bu seçimleri ancak bu iki isimden birinin adaylığı ile kazanabiliyoruz. Şimdilik bu iki isim dışında başka şansımız görünmüyor gibi. Önümüzdeki süreçte yine bakarız kamuoyu araştırmalarına, halk ne diyor. Ama bildiğim bir şey var o da seçimlere kazanacağı kesin görünen bir ismi aday göstermemiz lazım.” (Not defterime konuşma notlarını Şubat 2023 olarak kaydetmişim)

Bu aslında bütün liderlerden beklenen bir davranıştır, keşke çıksalar Akşener gibi kendi paylarına düşen sorumlulukları söyleyerek, nerede hata yaptıklarını düşünüyorlarsa paylaşarak özür dileseler, özeleştiri yapsalar.

Bu bağlamda Akşener’in bu tavrını takdire şayan buldum ancak kendisinin de ifade ettiği gibi ciddi anlamda bir “derdini anlatamama sorunu” yaşadığı da muhakkak. Ya da doğru ifadeyle aslında bir yöntem sorunu var Akşener’in.

***

“Kazanacak aday” konusunda haklıydı, “kazanacak aday” konusunda masada kendisine destek vermeyen ittifak ortaklarına yaptığı eleştirilerde de haklı.

Ancak bu mesele Altılı Masada çözülmeliydi. Bir buçuk yıl boyunca defalarca bir araya gelen liderlerin gündemine bu meşele neden en sona bırakıldı? Halbuki en önemli, hatta tek önemli gündem maddesi “aday” konusuydu.

Seçmene ulaşacak bir dili, bir söylem birlikteliğini neden oluşturamadılar mesela?

Bu arada ben hala Kemal Kılıçdaroğlu’nun doğru aday olduğunu düşünüyorum, yenilginin nedeninin “aday” olduğunu düşünmüyorum. Bu şerhi düşmek isterim.

Altılı Masa liderleri bir buçuk yıl boyunca aday maddesinin gündemlerine gelemeyişinin nedenlerini anlatsalar, değil mi? Kamuoyunun gündeminden düşmeyen ‘aday’ konusu nasıl oldu da masanın gündemine bir türlü giremedi?

***

Akşener’in Afyon Kocatepe’de üzerinde durduğu, eleştirdiği ikinci önemli mevzu ittifak sistemiydi. İttifak sisteminin Türk siyasetinin dinamiklerine zarar verdiğini, siyasi partilerin kendilerine ait siyaset alanlarını zayıflattığını, partilerin kimliklerini yok ettiğini söyledi ve Erdoğan’ın, Bahçeli’nin ve Kılıçdaroğlu’nun isimlerini söyleyerek yerel seçimlere her parti kendi logosuyla, kendi kadrolarıyla girsin çağrısında bulundu.

Akşener ittifak siyasetini eleştirmekle haklı, keşke her parti seçimlere kendi başına girse. Doğru olan da budur. Fakat CB sistemindeki yüzde 51+1 şartı partileri buna mecbur ediyor.

Elbette her parti diğer partinin rakibidir ama içinde bulunduğumuz konjonktürde muhalefet partilerinin “denetim ve denge” işlevini yapabilmeleri için gerektiğinde ortak hareket edebilmeleri gerekiyor, zaten çok zayıf olan demokrasimizin de buna ihtiyacı var. Paramparça bir muhalefet, etkin muhalefet yapamaz.

CB sistemi ittifak sistemini de beraberinde getirdi ve artık maalesef bu sistemde siyasi partilerin ittifak yapmadan seçim kazanması mümkün değil.

Eminim Akşener bu çağrıda bulunurken kendisi de Erdoğan ve Bahçeli’den olumlu yanıt almayacağını biliyordu, nitekim öyle de oldu.

MHP lideri Bahçeli, Akşener’in çağrısına “Seçime ayrı girmek isteyenlerin elinden tutan yok” cevabı verdi. (28 Ağustos)

AK Parti ve MHP Cumhur İttifakı şemsiyesi altında yerel seçimlere girecekler. Kaldı ki herhangi bir sorunları da görünmüyor. Önceki gün bir araya gelen Erdoğan ve Bahçeli seçim çalışmalarını başlattıklarını duyurdular bile.

Peki bu durumda İYİ Parti ne yapacak? Çünkü Akşener’in ‘yerel seçimlere ayrı ayrı gireceğiz’ açıklaması aynı zamanda Altılı Masa’nın tamamen dağıldığını ve bir daha böyle bir ittifakın olmayacağı anlamına geliyor.

AK Parti ve MHP yerel seçimlere ittifak halinde, Millet İttifakında yer alan muhalefet partileri seçimlere ayrı ayrı girdiğinde nasıl bir seçim sonucu çıkar ortaya?

Böyle bir tabloda zaten çok parçalı muhalefet partileri yerel seçimlerde birbirine rakip haline gelmiş olacak, birbiriyle rekabet etmiş olacaklar, muhalefetin kendi içindeki rekabeti iktidarın ekmeğine yağ sürmez mi?

Muhalefet partileri Millet İttifakı şemsiyesini kapayarak yerel seçimleri de altın bir tepsinin içinde iktidara vermiş olmazlar mı?

Neyse ki İYİ Parti lideri dünkü açıklamasında “ittifak” kavramını kullanmadan “ortak aday” çıkarmak suretiyle muhalefetin işbirliği yapabileceğini söyledi.

Bu olumlu bir gelişmedir. Ne kadar çok sayıda muhalefet partisi, yerel şartlara göre, ne kadar çok “ortak aday”da anlaşırlarsa, bu demokrasinin lehine olur. Çünkü demokrasideki “denetim ve denge” güçlü muhalefeti gerektirir.

Muhalefet partileri -ama bu kez aralarındaki iletişim sorununu çözmeleri gerekiyor- bir an önce bir araya gelerek seçmenin karşısına daha net, ciddi önerilerle ve gerçekçi kampanyalarla, “ortak adaylar”la çıkmaları gerekiyor.

Güç birlikteliği oluşturmuş bir iktidar ve ortağının karşısına muhalefet partilerinin de yerel seçimlerin şartlarına göre güç birlikteliği oluşturmuş bir şekilde çıkması gerekiyor…
Akşener’in tespitiyle ve kendi ifadesiyle “ama hatalardan ders almış bir şekilde” ve daha vahim hatalar yapmamak kaydıyla...

YORUMLAR (44)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
44 Yorum