Bir başkadır afaziklerin diyaloğu

Birbirimize derdimizi nasıl anlatıyoruz? Bilgilerimizi, fikirlerimizi, duygularımızı nasıl aktarıyoruz?

İletişimin beş temel unsuru, kaynak (gönderici/verici), mesaj, kanal, hedef (alıcı) ve geri bildirim. Bunlarla beraber kodlama-kod çözme, algılama ve değerlendirme (filtre), bağlam ve gürültü de ikincil unsurlar olarak ele alınıyor.

Derdini anlatmak isteyen kaynak, iletmek istediği mesajı, kullanacağı kanala göre kodluyor. Mesela konuşarak anlatacaksa ortak bir lisanın kelimelerine (kanala) döküyor. Sonra bunları muhatabına (alıcı) ulaştırmak için seslendiriyor. Alıcı, verici arasında mesajın aktarımını zorlaştıracak gürültülerin filtrelenmesi gerekiyor. Alıcı, kodlanmış mesajı çözüp anlarken bir takım algı ve değerlendirme filtrelerinden geçiriyor ve mesajın gönderildiği kaynağa, ne anladığına dair bir geri bildirim yapıyor.

İsterseniz dumanla, kaş göz işaretleriyle, isterseniz matematiksel semboller ya da elektronik sinyallerle haberleşin, iletişimin temel ilkeleri değişmiyor.

Üretilen ve aktarılmasına ihtiyaç duyulan bilgi hacmi öylesine bir hızla artıyor ki, iletişim imkanlarının sürekli geliştirilmesi gerekiyor.

2G, 3G, 4G diye sıralanan yeni iletişim teknolojileri işte bu artan ihtiyaca binaen geliştirildiler.

Dünyayı saran ağlar üzerinden her an milyarlarca yazılı, sesli, görüntülü mesajı değiş tokuş ediliyor. Her gün sayısız web sitesi açılıyor, bir zamanların ancak büyük bedeller ödenerek erişilebilen bilgileri parmaklarımızın ucuna kadar geliyor. Çeşitlenen kanallar ifade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırıyor.

Peki, nasıl oluyor da dünyada iletişim imkânları böyle hızla gelişirken toplumumuzdaki iletişimsizlik problemleri gün geçtikçe azalacağına artıyor?

Kendi mahallemizde” hatta “kendi evimizde” bile sağlıklı bir iletişim kurmakta zorlanıyoruz.

Hele farklı toplumsal sınıflardan, tabakalardan, sosyal, siyasi gruplardan insanlarımızın iletişiminde sıkıntı daha da büyük.

Derdimizi anlatamıyor, anlatılanı doğru düzgün anlayamıyoruz.

Alev Alatlı buna zamanında “toplumsal afazi” demişti.

Afazi tıbbi bir rahatsızlık. Beynin dil ve konuşmadan sorumlu bölgelerinin fiziksel hasar görmesi veya felç olması neticesinde ortaya çıkan dil ve konuşma bozukluğuna deniyor. Bu “hastalık” bizde adeta toplumsal seviyeye ölçekleniyor. Birçok insan aklından geçenleri, kelimelere döktüğünü sanırken aslında bir takım anlamsız, kopuk, anlaşılmaz ifadeler ürettiğini fark edemiyor. Ve yine birçok insan kendine ulaşan mesajı en doğru şekilde anladığını zannederken aslında hiçbir şey anlamamış oluyor!

İnsanda hastalığın sebepleri belli. Peki toplumsal seviyede sebepler neler?

Toplumumuzun önemli bir kısmı ancak orta okul seviyesine kadar okumuş vaziyette. Onların da içinden geçtiği niteliksiz eğitim süreci temel iletişim becerilerini kazandıramıyor.

En başta iletişimin en temel vasıtası olan “dilimizi” doğru dürüst öğretemiyoruz. Bunun için en başta okumayı sevdirebilmek lazım. Çoğu kimse mecbur kalmadıkça okumuyor. Sosyal medya, internet iletişimi, insanları okumaya zorluyor ama biraz emek gerektiren uzun cümleler, paragraflar, yazılar çoğu kimsenin gözünü korkutuyor.

Popüler gazete yazarlarının geniş kitlelere erişebilmek için her biri bir satıra gelecek şekilde iki-üç kelimelik cümleler kurmaları, adeta zekâ özürlü birisine ya da küçük bir çocuğa hitap eder gibi yazmaları “hâl-i pür melâlimizin” üzücü bir yansıması.

Yazma” konusu ayrı bir felaket! Toplumun önemli bir kısmı temel dilbilgisi ve imla kuralları bilgisinden yoksun.

Yani “kodlama” ve “kod çözme” konusunda standartların çok altındayız.

Okuma alışkanlığının erken yaşta kazanılmamış olmasından ve donanımsızlıktan kaynaklanan özgüven eksikliği, temel “mantıksal akıl yürütme yöntemlerinden” haberdar olmama, üzerinde uzlaşılmış ortak kavramlardan mahrumiyet gibi birçok sebep iletişimimizi baltalıyor!

İster bugünkü iletişimi bin kat hızlandıracağı söylenen 5G olsun ister daha ilerisi, hiçbir yeni iletişim teknolojisi, problemlerimizi bizim yerimize çözmeyecek.

Toplumsal afaziden kurtulmanın bir yolunu bulmak zorundayız.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum