Adem’in şiire hüzünle devam ettiğidir

Bursa’da tanışmış mıydık? Galiba tanışmıştık. Bizim harika bir Bursa’mız vardı.

Ulu Cami’den Yeşil’e, Emir Sultan’a kadar uzun yürümelerimiz.

Hasan Aycın’ın nerede oturduğunu unuttum. Fakat büyük bir mesele değil. Hasan Abi de bazen unuturdu. Merinos’ta çalışıyordu. Hala var mı Merinos?

Osman Bayraktar, Musa Kahya, İbrahim Usul... Onlar Mesken taraflarındaydılar.

Mehmet Çevik. 7 Karyağmazlı genci, her birinin elinde bir somun, gecenin bir vaktinde Mehmet Çevik’in kapısına dizdiğimi hatırlıyorum. Kulakların çınlasın Mehmet Abi. Tahsin Eren,

Mehmet Hasar, Rasim Ocaktan... Şevket de var mıydı? Mustafa Efe ve bana ismini unutturmaya başaran bir iki delikanlı daha...

Tahsin, Hasar, Efe, Balıkesir’e gittik bir gün. Marif Korkmaz’ın katiplik yaptığı oteldeyiz. Gün daha ışımadı. Sabah namazı kılacağız, bunların üçü de hafız. Geçin kıldırın namazı dedim, geçmediler. Beni öne ittiler.

Ben, birinci rekatta inna a’teyna’yı okuyunca üçünün de gülmekten namazları, abdestleri bozuldu.

Çabuk dönelim Bursa’ya.

Marmara Gazetesi’nde Türker Saltabaş.

Adem Turan da oradaydı, evet!

Sur. Mücahit Koca. Ve Emir Sultan’daki günbatımları.

Vedat Şahin. Vedat abi harika bir abiydi. Hala öyledir.

Rahmetli Neyzen Mahmut’u da analım. Çınaraltı’ndaki Neyzen Aziz’in talebesi Mahmut İncimez.

Ey Adem Turan!

Masamda bin yamalı bir kitabın var. (Bin Türlü Yama, Hece Yayınları)

Kitabın kapağında şiirden bile güzel bir küçük pencere.

Nasıl şiirden güzel? Fazla mı abarttım?

Pencereyi yapan ustayı, ustanın çekici tutan nasırlı ellerini, çiviyi çakışını, pencerenin bütün anılarını, pencerede asılı duran tülü işleyen gelini, bunların hepsini katabilirsen şiirine, şiirin daha güzel olur.

Yoksa, bu güzel pencere daha çok şiir.

Yahu o Adem, nasıl dertlenir, nasıl gözleri buğulanır, nasıl efkarlanır bir bilseniz.

Sanki bütün alemin yükü onun sırtında.

Adem’in şiirini Kayıtlar’dan beri biliyorum. Seviyorum da.

Artık Kuşlarını Uçur, vardı bende. Kapağında yüzlerce kuş. Hasan Aycın yapmıştı kapağı.

O efkarı, o eski dertleri, anca eski kitaplarda bulurum.

Yok ki elimin altında.

“Şimdi senin o resmin yok mu vaktimin ortasına çizilen/Beni durmadan trenlere çekiyor/mavi intiharlara yani/Ve bak, şeddeli yeminler getirdim sana kekik kokulu!/Kekik kokulu ölümlere gidiyorum ben/ Artık kuşlarını uçur”

Adem bir müddet Akdağmadeni’nde öğretmenlik yaptı. Uzun zaman görüşemedik.

Sonra İstanbul’a geldi, yine pek görüşemiyoruz.

Şairlerin, üdebanın kendince bir ‘piyasa’sı var. Ben nadiren o piyasanın içine düşebiliyorum.

Diyebilirim ki, belki 20 yıldır, Adem Turan’la en uzun konuşmayı Bin Türlü Yama’yı okumakla yapmış oldum.

Adem konuşmadı, şiiri konuştu. Ben sadece dinledim.

Yine de bir hasbihaldi bu.

Adem’in sinninin kemale erdiğini gördüm.

“Bir varmış bir yokmuş gibidir aslında dünya/Ömür dediğin geçip gider de, ne sen kalırsın ne masiva”

Biraz daha ileride:

“Yaş elli bilmem kaç, hırkamda her renkten bin türlü yama”

“Çün her insan biraz da içine doğru hikaye”

“Biz seksenlerin karizma haytaları/İşte oradan dönüyoruz harbiden”

Hala bir rüzgarın ruhunun ışığını sallayabildiğini gördüm.

“Eğrisi doğrusu fark etmez sen direncini sıkı tut/Bindiğin atın yelesi ateştendir, rüzgarını serin tut.”

Halep için dua ediyor Adem Turan.

“Aklıma mukayyet ol Rabbim çok kötüyüm/Çaresizliğimi bağışla”

(Cahit Zarifoğlu’nun son döneminde yazdığı içinde Afganistan olan şiirlerine “yorumlu haber” diyen olurdu. Demek Cahit Abi haklıymış.)

“Terziler gelmeden.”

İsim olarak bana Turgut Uyar’ın şu meşhur “Terziler geldiler”ini çağrıştırdı.

Var mıdır alakası? Turgut Uyar’ınki 60 ihtilalinin şiiriydi. Kuvvetli bir özeleştiri, öyle hatırlıyorum.

Hayır. Başka bir şey. Ölüm var Adem Turan’ın şiirinde.

“Hayatın müsveddesini yapamayız, hiç zorlamayın!”

Elma ve Kader, güzelmiş.

“Yere düşen elma mıydı ben miydim?

Ardım sıra süzülüp gelen

Hangi Havva’nın günahıydı, bilemedim.”

“Ve şunu diyelim bir de:/Adem’in elmayı/Isırırkenki tereddüdü/Sancısı ve yalnızlığını!”

Adem Turan, Allah izin verir de şu korona günlerini atlatırsak, gel, beraber bir kahve içelim. Kahveyi ellerimle pişireceğim. Bu zamana kadar yapmadık, biraz efkar dağıtalım.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum