Kanunen kapalı fiilen açık

Tarikatlar hakkında ne düşünüyorsunuz?”

Alelade bir soru. Cevabını herkes kendince bilir. Ama herkesin cevabı farklı farklıdır.

Soruyu anlamlı kılan, belki sorunun yöneltildiği kimsedir.

İsmet Özel’in bu soruya şöyle bir cevap verdiğini hatırlıyorum:

“Tarikatlar, tekke ve zaviyelerin kapatılması hakkındaki kanunla kapatılmıştır.”

Şairane bir cevap.

Cevabı hafifsemek için söylemiyorum bunu. Aksine, derinlikli buluyorum ve önemsiyorum.

Şüphesiz, bugün olduğu gibi İsmet Özel’in bu soruya cevap verdiği günlerde de mevcuttu tarikatlar. (80’lerin başı.)

İsmet Özel, mevcut olmayan bir şey hakkında yorum yapmayı zait bulmuştu.

Ama varlar?

Var iseler de yok hükmündeler.

Bir ‘inkar’ mı bu?

Hayır, inkar değil. Var olanların, gerçekte ne ve nasıl olmaları gerekiyorsa ondan çok uzakta olduklarını ifade etmenin bir yolu.

Bunlar, İsmet Özel’in cevabı hakkındaki benim yorumum. Yanlışsa, yanlış tabii ki benimdir.

Fetö vakasından, yani ‘cemaat’ olduğu varsayılan bir grubun devleti ele geçirmeye kalkışmasından sonra, tarikatlar ve cemaatler bir başka türlü tartışılmaya başlandı.

Acaba başka tarikatlar ve cemaatler gizli gizli örgütlenip devletin başına çorap örebilirler mi?

Böyle bir tehlike var mı ve varsa devletin nasıl tedbir alması gerekiyor?

Devlet bunları denetleyebilir mi? Bir mevzuata bağlayabilir mi?

İronik bir durum ama, kapatabilir mi?

(Muhafazakar bir idarede tartışmanın bu noktaya gelmesi ayrıca üzerinde durulmaya değer.)

Kanunen zaten kapalı olan bir şeyi nasıl kapatacaksın?

Kanunen mevcut olmayan bir şey hakkında nasıl mevzuat ihdas edeceksin?

İsterseniz, kanunun tekke ve zaviyeleri nasıl kapattığına bir bakalım. Bu köşenin müdavimleri eski dile aşinadır ama, ben ihtiyaten parantezler açtım.

Kanunun tarihi, 30 Kasım 1925. Metni şöyle:

“Madde 1- Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhinin tahtı tasarrufunda (tasarrufu altında) gerek suveri aharla (başka surette) tesis edilmiş bulunan bilumum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakk-ı temellük ve tasarrufları (sahiplerinin mülkiyet ve tasarruf hakları) baki kalmak üzere kâmilen seddedilmiştir (kapatılmıştır). Bunlardan usulü mevzuası dairesinde (kanuni usulü dairesinde) filhal (şu anda) cami veya mescit olarak istimal edilenler (kullanılanlar) ipka edilir (olduğu gibi bırakılır.)”

“Alelumum tarikatlarla şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıyla nüshacılık (muskacılık) gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası (kıyafet giymek) memnudur (yasaktır.)

“Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine (sultanlara) ait veya bir tarika (tarikate) veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla (menfaat teminine dayananlarla) bilumum sair türbeler mesdut (kapalı) ve türbedarlıklar mülgadır (ilga edilmiştir). Seddedilmiş (kapatılmış) olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayin-i tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı (hizmetleri)  ifa veya kıyafet iktisa eyleyen (giyinen) kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdi ile cezalandırılır.”

Sonradan bazı ilaveler yapılmış, bilhassa sultan türbelerini açmak için (1950’de) kanun yumuşatılmış.

Ama 1925’te çıkan kanun bu.

Dikkatimi çekti. Mülkiyet hakkına dokunmamış kanun.

Tarikatla ilgili unvanları men etmiş. Falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gayptan haber vermek, muskacılık gibi dinle hiç ilgisi olmayan fiilleri de yasaklamış.

Cezaları da bugünün ölçülerine göre çok şiddetli değil.

(Bunu söylerken, haksız yere, hiç suçu yokken idam edilenleri göz ardı etmiyorum.)

Kanun 1925’te çıktı, görünürde uygulandı.

Ama görünür olmayan bir şekilde tarikatlar, tekkeler, zaviyeler devam etti.

Nasıl devam etti?

Devam edince ne oldu?

Kanun metnini önemsediğim için buraya aldım ve köşem doldu.

Kısmetse müteakip yazıda devam ederiz.

 

YORUMLAR (23)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
23 Yorum