Şeyhe yeterlilik sınavı olur mu?
Eski defterleri açmak için başka bir vesile buluruz.
Şu anda daha çok tartışılan, başka cemaat ve tarikat yapılanmalarının benzer bir teşebbüste bulunma ihtimaline karşı devletin ne yapabileceği.
Kapatsın mı devlet tarikatları?
Bunu söyleyenler var. Tabii ki boşuna söylüyorlar.
Zaten kapalı olan bir şeyi nasıl kapatacaksın?
Ya da denetlesin.
Nasıl denetlesin?
Bunları yasallaştırsın. Yani tekke ve zaviyeleri kapatma kanununu kaldırsın, tarikatlar serbest olsun. Hepsinin adı sanı, şeyhi müridi belli olsun. Dernekler masası gibi bir masa, ya da Diyanet’te bir birim bunlarla ilgilensin.
Birkaç açıdan zor.
Tekke ve zaviyeleri kapatan yasa bir ‘devrim’ yasası. Devrim yasalarını kaldırmak toplumun her kesiminde olumlu karşılanmaz.
Böyle bir adımın sebep olacağı gerilimi göğüslemek ciddi bir külfettir.
Devlet, durup dururken, zaten fiiliyatta açık olan tekke ve zaviyeleri kanunen de açmak için niye ilave bir külfete katlansın?
Bir tarikatın şeyhini, ‘gavs’ını, ‘kutb’unu, dernekler masasına benzer bir masanın memuruna karşı mes’ul tutmak da sıkıntılı.
Siyasetçi, seçim zamanı ziyaret edip hoş geçinmeye çalıştığı bir zat-ı muhteremi seçimden sonra bir memurla mı muhatap edecek?
Memur ya da Diyanet’teki birim, tarikatın nesini denetleyecek?
Zikrini mi? Dersini mi? Rabıtasını mı? Hatmesini mi?
Doğru mu yaptı, yanlış mı?
İhlaslı mı ihlassız mı?
Yoksa müridana güvenlik yoklaması mı yapacak?
Veya şeyhe yeterlilik sınavı.
Saçma!
Öte yandan, bu insanlar, mürşid, yani irşad edici kabul ettikleri bir büyüklerinin etrafında toplanmış, tarikat adlandırmasıyla mütenasip bir şekilde kendilerine bir ‘yol’ seçmiş ve o yolda ‘süluk’ etmeye çalışan insanlar.
Belli bir dini anlayışa göre yanlış yapıyor olabilirler.
Bir diğer din yorumuna göre de doğru yapıyorlardır.
Böyle bir alana hariçten müdahil olmak, üzerlerinde baskı oluşturmak hak ve özgürlüklerle de ilgilidir.
İyi o zaman. Hiçbir şey yapılmasın. Ve bir gün, bunlardan bir tanesi Fetö gibi devlete ve millete musallat olsun.
O kadar da değil.
Birbirleriyle kuvvetli irtibatları var. Adları üstünde, bunlar kendilerine ‘ihvan’ diyorlar.
Zikir halkaları, sohbet halkaları kuruyorlar.
Şirketler kuruyorlar, ticaret yapıyorlar. Bir mali yapı oluşturuyorlar.
Dernekler, vakıflar kuruyorlar.
Devlet kurumlarında görevler alıyorlar. Birtakım mevkileri işgal ediyorlar.
Bunlar normal. Herkesin hakkı olan, özgürlük kavramına dahil işler.
Zikrine, sohbetine müdahil olmazsın.
Ama, başka şirket ve vakıfları nasıl denetliyorsan, o şirketleri de öyle denetlersin.
Mesela, şirketleri, dini de kullanarak insanları dolandırıyorsa, haksız kazanç elde ediyorsa müeyyideni uygularsın.
Dernek, vakıf, kuruluş amacının dışında geziyorsa izin vermezsin.
Devlet kurumlarında görev alanların, devletin mi yoksa cemaatin mi memuru olduklarını anlayabilirsin. Nasıl olsa senin memurun, senin müdürün. Üzerinde yetkilisin.
Ya gizli bir gündemleri varsa? Devleti ele geçirmek gibi?
Devlette, işi böyle gizli gündemleri sezmek ve tedbir almak olan birimler var.
Onlardan yararlanırsın.
Tabii ki Fetö tecrübesinden ders almış olman, “Bunların alnı secdeli, bunlardan zarar gelmez” deyip gafil avlanmaman gerekir.