Erdoğan’ın IMF’yle kavgası neydi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, IMF’den nasıl kurtulduğunu meydan meydan anlatıyor yine.

Fakat IMF’nin nesinden rahatsız olduğunu hâlâ anlatmıyor.

Sık sık duyuyorsunuz şu sözleri:

“Davos’ta IMF Başkanı’yla konuşuyoruz. Dedim ki IMF’nin başındaki zâta, bak dedim; ikide bir Türkiye’ye adamlar gönderiyorsunuz. Türkiye’yi ben yönetiyorum, siz değil.”

Ama neye karşıyordu IMF, anlaşmazlık nereden çıkıyordu?

Erdoğan, önceden de anlatıyordu nasıl sepetlediğini, süslemeler değişse bile versiyonlar birbirine benzer.

“Meşhur Davos hikayem var ya” diye başlayanı alın.

Şu minvaldeydi:

“Ya orada IMF’nin başındaki adam gelmiş, bize akıl veriyor. Dedim ki, yav sen paranı alıyor musun ? Alıyorsun. Bu ülkeyi ben yönetiyorum. 2013’te de gönderdik, bizim IMF ile ilişkimiz bitti...”

IMF, “one minute” çıkışına karşı mı akıl vermeye kalkmıştı, ne anlamalıydık? Belirsiz.

Güncel hali de öyle, buyurun okuyun:

“IMF başkanına dedim ki adamlarınızı gönderiyorsunuz, bizden taksitleri alıyor musunuz? Taksitleri alırsınız ama Türkiye’yi alamazsınız, Türkiye’yi ben yönetirim ben, ben.”

Türkiye’yi mi yönetmek istiyordu IMF? Zoru neydi? Orası hep muğlak bırakılıyor.

Bilmiyoruz kavganın altında neyin yattığını. Erdoğan, üstü kapalı geçiyor.

IMF’nin başındakini ‘gidici Abbas’ gibi gönderdiğini söylüyor da nesine bu kadar kızdığını söylemiyor.
Ne yapmışlar ucuza kredi kullandırmaktan başka? Var demek bir şeyler fakat ne kötülükleri dokunmuş bize, sır.

Türkiye, IMF’ye üyelikten çekildi mi, hayır. Oy ve söz hakkına bugün de sahip mi, sahip.

Peki, tefecilerden fahiş faizle dolar borçlanıyoruz da IMF’den niye kelepire borçlanamıyoruz?
Bir ayrıntıya sürekli dikkat çekiyor Erdoğan. Davos’ta rest çektiğinde “Bebecan da ordaydı” diyor.
Belki Babacan anlatır bize.

Kabataslak bildiklerimize bakalım...

IMF, başka kapıda bulamayacağınız faizle kredi kullandırıyor ama şartları var.

Mali disiplin istiyor.

Seçim rüşveti dağıtılmasın diye gözünü Hazine’den ayırmıyor, para basılıp saçılmasına da karşı.
Epistemolojiden yani ana yoldan kopuşta sorun çıkarıyor.

Enflasyonla, yoksullukla ve yolsuzlukla mücadele sözü alıyor.

Haksız kazanç kapılarını kapattırıyor, muslukları açtırmıyor.

Ve üzerinde anlaşılan programa uyulup uyulmadığını, verilen sözlerin tutulup tutulmadığını sıkı denetliyor.

İhale yasasını, kafanıza göre 200 kere değiştirmek zor bu ilişkide. İstediğinize ihale vermek de. Ekonomide keyfi yönetime izin yok. Başka nesi kötü?

2013’te iktidar, son borç taksidini ödeyip IMF’den kurtulduğundaysa kişi başına gelirimiz, 12 bin 500 dolarlara ulaşmıştı.

IMF’ye “hadi güle güle” dedikten sonra hep geri gitti. Bugün 2023’te, 25 bin dolar kişi başı milli gelir hedefleniyordu. Oysa 2013 seviyesinin bile 2 bin dolar altındayız.

Ancak iktidar, IMF’den uzak durmak için tefeci faizi ödemeye razı. Paydaşı olduğumuz halde...

‘Tefeci faiziyle borçlanırım da IMF’den kredi kullanmam, gölge etmesin başka ihsan istemez’ gibi katı bir tavır görüyoruz.

Neden?

Sır perdesini, Allah rızası için yok mu bir aralayacak?

Bu seçimin kazası niye yok?

Rahmetli Demirel için her seçimin kazası vardı; 6 kere gitti, 7 kere geldi. Dünyanın sonu değildi. Hatta aksi, demokrasinin sonu demekti.

Fakat Erdoğan için namazın bile kazası var, bu seçimin kazası yok.

Neden?

Sufi şair Seyyid Nesimi, oruçla namazın kazası olduğunda hemfikirdi. Ama kazası olmayan şey hakkında, Erdoğan’dan ayrı düşünüyordu.

“Gel, gel beru ki savmü salâtın kazası var/ Sensiz geçen zaman- ı hayatın kazası yok” diye özetlemişti.

Sevgiliden ayrı geçirilen zamanın dahi kazası var da niye 14 Mayıs’ta sandığa atılacak oyların telafisi yok?

Yakın tarihin çözülemeyen gizemlerinden bu da. Şuna da el atsa biri hayrına.

YORUMLAR (100)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
100 Yorum