İYİ Parti'nin Üst Akla intihar saldırısı

2028'de hem Cumhurbaşkanlığı hem de Meclis seçimlerini kazanmak için, 2024 yerel seçimlerinde muhalefete İstanbul'u, Ankara'yı kaybettirerek bir fedakârlık yapacaklarmış.

Siyaseten bugün fedâ-i can etmeyi göze alacaklarmış ki, yarın daha gür dirilsinler.

İYİ Parti'nin, ortak adaylar için CHP ile işbirliğine kapıyı kapatma gerekçesi, böyle açıklanıyor.

Genel seçim travmasını hâlâ atlatamayan muhalif seçmene bir hezimet daha yaşatır ve elinden tek kazanımını, tek tesellisini de bu seçimde alırlarsa sıradaki seçimde büyük zafer elde edeceklerine inançları tam, demek ki.

Yenilgi yenilgi büyüyecek bir zafere güveniyorlar.

Eldeki büyükşehir belediyelerini kendilerine de CHP'ye de kaybettirirlerse muhalif seçmen, İYİ Parti'yi ödüllendirecekmiş; plan bu.

İYİ Partili Müsavat Dervişoğlu, şu özlü sözle ifade etti:

"Belediyeleri kaybetmeyi göze alamazsak Türkiye'yi kazanma şansını yitiririz."

Yaşa, bravo tezâhüratlarını şimdiden duyar gibi görünüyorlar.

Sonra dirilmek için önce intihara kalkışma planına sâdık kalacaklar ama bu, Alt Akla bile sığmaz. Üst Aklın alacağı iş mi?

İYİ Parti'nin geçici intihara yatma planı, bir şeyi çürütüyor. O da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, İstanbul seçimlerinde Üst Akılla mücadele edecekleri iddiası.

AK Parti'ye "yeniden İstanbul" hedefini gösterirken kuklalarla, kuklacılarla değil Üst Akılla mücadelede olduklarını söylemişti.

Yani rakip olarak İYİ Parti'yi, CHP'yi, Yavaş'ı, İmamoğlu'nu filan beğenmiyor, küçük görüyor, Üst Akıldan başka muhatap tanımıyordu.

Ortak aday çıkarsalar bile beğenmeyecek bir Erdoğan'a, ayrı aday beğendirme fikri hangi Üst Akıldan gelmiş olabilir o halde?

Zaten belediye başkanı değil de kâinat başkanı seçiyoruz havaları estiriyorlar. Karşılarındaki herkesi kukla veya kuklacı gibi gösteriyorlar.

Geçen İstanbul seçiminde, rakipleri İmamoğlu'nu güya Sisi'nin kuklası yerine koymuşlardı. Sözüm ona kuklacıyı, bu defa Netanyahu olarak belirlemiş durumdalar.

Üst Akıl ise sabit, değiştirmiyorlar. ABD'yi kastediyorlar herhalde. Haçlı emperyalist Batı ile Siyonist küresel finans çetelerinin patronu sandıkları için.

Fakat nasıl bir Üst Akıldır ki...

Küresel fonları Türkiye'ye akıtırken ABD ve İsrail ekonomilerine peş peşe not kırma darbeleri indirtiyor, Erdoğan'ı sevindirirken kendi kendine intihar saldırısı düzenliyor...

Yetmiyor; içerideki sözde kuklalarını da dağıtıp ayrı düşürerek Erdoğan'a tam istediğini veriyor, AK Parti'ye yarayacak kararlar aldırıyor, Cumhurbaşkanlığından sonra İstanbul'u da tekrar hediye etmek istiyor, bunun için sâdık kalınacak planlar yapıyor...

Kendi kendine ısrarla operasyon çeken bu Üst Aklın derdi nedir; depresyonda mı, intihar bunalımı mı geçiriyor, iflâs mı etmiş?

Sürekli kendini inkâr eden, ayağına sıkan, çıkarına kasteden, karşıtına kazandırmak için ne lâzımsa yapan bir Üst Akıl profiliyle karşı karşıyayız. Ya bildiğiniz, Erdoğan'a ve AK Parti'ye çalışıyor. Yahut da İYİ Parti, CHP'yle işbirliğini reddederek böyle bir aklın var olduğu tezini çökertmiştir.

Yok başka izahı.

SOYLU'YLA KÜLÜNK

Bana, tatlı tatlı atışıyorlar gibi geliyor.

Metin Külünk, emrolunduğunu söyleyerek İstanbul Belediye Başkanlığına aday adaylığını koymuştu.

Karar TV'de, Elif Çakır'la Yıldıray Oğur'a konuk oldu.

Kendi partisine ve iktidar kullananlarına karşı, sert eleştirileriyle uyarıları dikkat çekiciydi.

Özellikle de "Erdoğan'ın gücü üzerinden kontrol edilemeyen maddi ve manevi çıkar alanları oluştu" sözü. Ve lâfı, Ali Yerlikaya'ya getirmesi. "Raftan indirip harekete geçirdiği tüm operasyonlar, toplumun hâfızasında bilinen ve sorgulanan olaylardı" demesi.

Tesadüfe bakın ki, hemen öncesinde de Süleyman Soylu, X'te mânidar bir çıkış yapmıştı.

"Biz darbelerle büyüdük ve onları unutmadık. Mücadelemiz hep kukla ve kuklacılarla oldu. Siz de Gazze’yi unutmayın" diyordu.

Soylu, araya da bir dizi 'dünyadaki küresel vesayetin aparatları' terânesi sıkıştırmıştı.

"Güçlüye bakıp Hakka sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyin, Allah doğruların yanındadır" diye bitiyordu.

Giriş, gelişme ve sonuç kopuktu.

Âşık atışmalarındaki gibi. Altlık için söylenen dolgu dizelerinin de asıl vurucu dizelerle anlam bağı, alâkası yoktur.

İkisi de küresel çeteler sokaklarımıza doluşurken küresel düzene kafa tutma davasıyla milleti meşgul etmişti. İkisi de hızlı iktidar fedâisiydi.

Ancak aralarına, organize suçtan aranan Sedat Peker girmişti. Peker, kibrit kutusuna sığdıracaklarını küçültme yayınları yaparken hedefindeki Soylu, İçişleri Bakanı'ydı ve Peker'den 10 bin dolar aylık alan siyasetçiden söz etmiş, Külünk'ü zan altında bırakmıştı.

Külünk, çuvaldızı kime batırıyor? İktidardan üstüne alınan çıkmadı.

Soylu'nun, 'darbeleri unutmadık' ve 'kukla' göndermeleri, onu iğneliyor olabilir mi?

Acaba alttan alta atışıyor, lâf sokma düellosuna mı tutuşuyorlar? Yoksa ben mi, öküz altında buzağı arayarak aşırı yoruma kaçıyorum?

YORUMLAR (100)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
100 Yorum