Torpilciyi, yolsuzu namaz kurtarmaz”
İktidar fedaisi kardeşlerim iyi kulak versin; Prof. Hayrettin Karaman, uyarı ve eleştiriyi dinen yasaklayan fetvasını kaldırdı.
Bu bir milattır...
23 Haziran’daki İstanbul seçimlerinden önceki haftaydı.
Hoca, Yeni Şafak’ta, “Doğrucu Davud olmak” ve “Kötüyü ayıklamak” başlığıyla iki yazı kaleme almıştı.
İktidarı yıpratacak ve muhalefete koz verecekse yolsuzluktan, haksızlıktan, torpilden şikayet etmeyi doğru bulmuyordu. Buna meşru diyemezdi.
Özetle; iktidarlar adalet, hakkaniyet, likayat, dürüstlük konularında hataya düşebilir, çürüme ve bozulmalar yaşayabilir, doğruluktan sapabilirdi. Ama düşmana (siyasi muhalefet oluyor) koz verecekse bunlardan yakınmak caiz değildi.
Hoca, pazar günü aynı köşede “Torpil konusu” başlığıyla konuya geri döndü.
Bu kez hükmü çok farklı. Ve kesin.
Şöyle:
“Haksız bir işin gerçekleşmesi, bir menfaatin elde edilmesi için aracılık eden ve maddi-manevi baskı uygulayanlar şunu bilmelidirler ki, kul hakkı yiyenleri, devleti/kamuyu zarara sokanları namaz, oruç, hac… kurtaramaz. Bu ibadetlerin kefaret olacağı günahlar, kul hakkı ve büyük günahlar değildir.”
“Namazında, orucunda insanlar olsalar da torpil kullanarak elde edecekleri sonucun meşru, kendi hakları olup olmadığına aldırmayanlar”a sert bir uyarıydı.
“Ortada bir menfaat var; bir kimsenin belli bir işe alınması da olabilir, bir ihalenin kazanılması da olabilir. Bu ve benzeri konularda aracılık isteyenler, liyakat ve hakkaniyetle hiç ilgilenmiyorlar”sa yanarlardı. Ahiretlerini yakarlardı.
Muhalefete yarayacaksa yönetenlerin yanlışlarını dile getirmeyi dinen sakıncalı bulan eski fetvasını kaldırıyor, yanlış anlamıyorsam.
O fetva, seçim kazanmak için yalan söylemeye ve gerçeği saklamaya kapı açıyordu.
“Hayrettin Hoca’dan propaganda fetvası” başlığıyla, tutarsızlıklarını burada yazmıştım.
Şunu sormuştum:
İktidarı eleştirilerden korumak için, doğruyu söylemeyi dinen yasaklıyordu.
Oysa din adına millete olmadık yanlışları savunma görevi yükleyeceğine, iktidara niye bir çift laf etmiyordu?
İktidara, doğruluk ve adaletten ayrılmamayı vaaz ve nasihat eylese...Eleştirilen taraflarını düzelterek hatalarından dönmeye çağırsa...Daha isabetli, Allah’ın rızasına daha uygun, milletin memleketin ve dahi ümetin daha hayrına olmaz mıydı?
Şunu da sormuştum:
Yanlış yapmak ‘düşman’a koz, iktidara zarar vermiyor da o yanlışları eleştirmek mi veriyor?
Hak yenmesinde, kamunun zarara sokulmasında değil bunun söylenmesinde sorun gören bir fetvaydı.
Halk çoğunluğu Müslüman bir ülkede, siyasi muhalefeti ‘dinen düşman’ gibi göstermesi de tehlikeli bir ayrımcılıktı.
Müslümanlığı, bir partinin taraftarlığına indirgiyordu. Partizanlık, imanın şartlarındanmış gibi...
Geç de olsa Hoca, o fetvadan dönmüş görünüyor.
İktidarın haksızlıklarına, kamuyu zarara sokmalarına değil de bunları dile getirenlere kızan kardeşim, köpürmeden kulağını aç da dinle, bak Hayrettin Hoca ne diyor!
Destek veren de Allah indinde kul hakkının ve kamu zararının vebaline ortak olur. Ve onu, kıldığı namaz da tuttuğu oruç da hacca gidip şeytan taşlaması da kurtarmaz.
AK Parti ile CHP'nin dönüşümü
Kim der ki...
Geçen seçim Abdullah Gül’ü ortak aday önerebilen bu CHP, eşi başörtülü diye 2007’de Gül’ü cumhurbaşkanı seçtirmeme kampanyası yürütüyordu. Bugün il ve genel merkez yönetimlerinde başörtülüler var.
Kim der ki...
İstanbul, Ankara, İzmir’deki CHP’li başkanlar, afetlerde yardım dağıtıp halkın gönlüne giremesin diye belediyelere yardım toplama yasağı koyan bu AK Parti...Hani aksini de hükümetin valileri, AFAD’ı dururken ayrı baş çekip paralel devlet fitnesi ve ikilik çıkarmakla suçlayan AK Parti var ya...İşte bu AK Parti, seçilmiş başkanları atanmış valilerin eline bırakmamak, halk iradesinin üstünde bir vesayet tanımamak için eskiden valilerin de seçimle gelmesini savunuyordu. Bugün, seçilmiş HDP’li başkanların yerine valileri kayyum atıyor.
Biri demokratik çizgiye gelse öteki sapıyor, kadere bak! İki yakası bir araya gelmedi gitti siyasetin.