Seçim sonucuna farklı bakışlar

Seçim sonuçlarının siyasi analizini yapmak ehlinin işidir. Kendi kanaatimi şu kadarıyla ifade edeyim ki, halkımız -her seçimde olduğu gibi- yine rasyonel davranmış, kısaca tecrübeye ve öngörülebilirliğe oy vermiştir. Tartışılmaz diğer bir gerçek, bunu toplumumuza anlatmayı başaran Sayın Cumhurbaşkanımızın sağladığı büyük başarıdır. “Milletimizin mesajını” da zaten en başta kendisi gördü ve kabul etti. En önemlisi de ülkemizin son derece huzurlu bir seçim sürecini başarıyla tamamlamış olmasıdır.

Eski âlimlerimiz “el-hayru fîmâ vakaa” derlerdi. Halkımız bunu “Olanda hayır vardır” diye dilimize yerleştirmiş. Olanlara iyimser bakmayı öğütleyen güzel bir sözdür. Elbette seksen bir milyonun ilk dileği, hatta ilk görevi, çıkan sonuçları böyle bir iyimser yaklaşımla değerlendirmek, sonucun ülkemiz ve halkımız için her bakımdan iyi ve faydalı bir geleceğe başlangıç oluşturmasını dilemektir.

Bunu sırf bir temenni olsun diye söylemiyorum. Çünkü ülkemizde siyasal ve ideolojik ayrışma öylesine derinleşti ki, önceki seçimlerden böyle sonuçlar çıktığı için karalar bağlayanlar oldu, şimdi de olacaktır.

Sebebi ne olursa olsun bu, gelişmiş demokrasilerde görülebilecek normal bir durum, sağlıklı bir toplumsal ruh hali değildir. Fakat böyle bir olgunun varlığını da kabul etmek ve bu tür insanlara “İşte bunlar böyle” deyip kızmak yerine, onları böyle ruh hallerine zorlayan sebeplerin en azından bizimle ilgili taraflarını görmek ve bunlar üzerine düşünmek gerekiyor. Aklın da, adaletin de, İslâm’ın da gereği budur. Çok tekrar ettiğimiz seksen bir milyonun sağlığı, huzuru ve mutluluğu için öncelikle kazananıyla kaybedeniyle bütün siyasilerimizin, hatta topluma ulaşma imkânı olan herkesin bunu anlaması, anlatması gerekiyor.

***

Gayet doğaldır ki, çıkan sonuçlardan farklı derecelerde memnun olanlar da üzülenler de bulunacaktır. Ama duygularımızla değil de aklımızla düşünecek olursak, nihayetinde demokrasinin bir rutinini yaşadık; hem de olgun, ağırbaşlı ve doğal bir tutum içinde vatandaşlık hakkımızı ve sorumluluğumuzu kullandık. Üstelik yüzde 90’a yakın bir oranda katılımla.

Bütün demokratik yönetimlerde de katılımın yüksek olması istenir ve insanlar buna teşvik edilir. Buna rağmen -okuduklarımdan, duyduklarımdan edindiğim kanaate göre- genellikle demokrasisini ve ekonomisini rayına oturtmuş, toplumsal sorunlarını büyük ölçüde çözmüş, siyasal ve ideolojik farklılıklarını azaltmış, yani anlayacağınız, unu tuzu kuru toplumlarda seçimlere katılma oranı düşük olmaktadır.

Dolayısıyla bunu, o toplumlarda seçmenlerin sosyal sorumluluk duygularının zayıflığı, siyasete güvensizliği gibi olumsuz nedenlere bağlamak yerine, “Kim kazanırsa kazansın, sistem ve kurallar işleyecek, kaygılanacağım kötü şeyler olmayacaktır” şeklindeki iyimser bir maşeri düşünceye bağlamak daha doğru ve gerçekçi olur. Elbette bizdeki yüksek oranlı katılım için memnun olmak gerekir ve bunun demokrasiye bağlılık, yüksek siyasal sorumluluk gibi olumlu sebepleri vardır. Ama taraflarda seçimlerin ortaya çıkaracağı sonuçtan travma derecesinde kaygı ve korkuya kapılanların da bulunduğu, katılımın yüksek olmasının bir sebebinin de bu olduğu gözlenmektedir. Seçim öncesinde siyasilerimizin halkı oy kullanmaya çağırırken kullandıkları dilin yanında, kısmen önceki uygulamaların da etkisiyle maşeri vicdan gelecekle ilgili böyle kaygılar hissediyor. Bu söylediklerimi, siyasi taassupla değil de, rasyonel bir soğukkanlılıkla değerlendiren herkesin kabul edeceğini sanıyorum.

***

Önümüzdeki dönemde din işlerine, adalet mekanizmasına, objektif bilgi araçlarına ve para yönetimine fazla müdahalenin olmadığı bir siyaset tarzının izlenmesini diliyorum. Sayın Cumhurbaşkanının bahsettiği “milletimizin mesajı” da böyle şeyler olmalıdır.

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum