Siyasetimizde güzel gelişmeler

2011 seçiminin ardından Sayın Erdoğan’ın yaptığı ve tam bir demokrasi manifestosu diye düşündüğüm ‘balkon konuşması’nı tarifsiz bir mutlulukla izlemiştim. O konuşmadan birkaç cümle:

“Bugün Türkiye ve demokratik olgunluk kazanmıştır… Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bina ettikleri Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş felsefesine uygun şekilde, güçlü demokrasisiyle muasır devletler seviyesine ulaşmıştır… Milli irade üzerindeki vesayet, hukuk dışılık, üstünlerin sultası kaybetmiştir…

Bir nebze bile geriye gidiş olmayacaktır. 74 milyonun her bir ferdinin yaşam tarzı, inancı, değerleri, üzerimizde mübarek bir emanettir. Bize oy verenlerin de vermeyenlerin de yaşam tarzını, inanç ve değerlerini onurumuz, namusumuz, şerefimiz olarak göreceğimizden hiç kimsenin kuşkusu, tereddüdü olmasın… Özgürlükler çok daha genişleyecek, herkes kendisini çok daha rahat ifade edecektir… Bundan sonra tevazuda toprak gibi olmaya daha fazla özen göstereceğiz.”

Çeşitli iç ve dış sebepler yüzünden bu konuşmanın toplumumuza verdiği ümitleri örseleyen gelişmeler yaşandı. Ama ben, siyasilerimizde ve diğer toplum kesimlerinin kahir çoğunluğunda bu temel fikirlerin değiştiğini düşünmüyorum. Demokrasimizi yaşattığımız sürece ümitlerimiz tükenmeyecek. İşte bunun yeni bir delili: Bir CHP lideri, Sayın Kılıçdaroğlu, rahmetli Erbakan’ın anıldığı Saadet Partisi’nin programına katıldı ve konuşmasının başlarında önemli mesajlar verdi:

Düşmanlığın, nefretin, ötekileştirmenin, ayrımcılığın dili yerine sevginin, saygının ve karşılıklı anlayışın dilini hakim kılmak hepimizin görevidir. Bu yüzden Sayın Genel Başkanın nazik daveti geldiğinde bir an bile tereddüt etmedim. Diyalog kapısını açmak için atılan her adım, toplumsal birliğimizi sağlamak için atılmış bir adımdır.”

Sayın Kılıçdaroğlu, Erbakan hakkında da çok nazik ve saygılı ifadelerle önemli tespitler yaptı.

Bu olay, ülkemizde kendilerini ‘sol’ ve ‘sosyal demokrat’ olarak tanımlayanların, düne göre nasıl bir değişim yaşadıklarının güzel bir işareti oldu. Daha da önemlisi, bu jesti CHP tabanına ve genelde toplumumuza yönelik yapıcı bir mesaj olarak okumak ve şükranla anmak gerektiğini düşünüyorum. Tıpkı Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘balkon konuşması’nı andığımız gibi.

***

Her şeye rağmen demokrasi süreçlerinin işlemesi, yeni ve güzel gelişmeleri de beraberinde getiriyor. Referandumun sıcak atmosferine girdiğimiz şu günlerde siyasilerimizin, eminim çoğumuzu pek de mutlu etmeyen bazı sözler sarfettiklerini görüyoruz. Ama yine demokrasinin gücü sayesinde toplumun belli bir kesiminin mesafeli durduğu konularda yakınlaştırıcı ve kaynaştırıcı gelişmelere de şahit oluyoruz. Mesela şu günlerde televizyonlardan izlediğimiz referandumla ilgili bir propaganda görselinde, tarih sırasına göre akan resimlerin son ikisinden ilkinin merhum Atatürk’e, ondan sonrakinin de Sayın Erdoğan’a ait olması, toplumsal uzlaşma adına bana hem ilginç hem de yapıcı bir tutum olarak geldi.

***

Benim zaman zaman tekrar ettiğim ‘Türkiye farkı’ işte bu. Kesinlikle demokrasinin kazandırdığı bu farkı gözümüz gibi korumalı ve zenginleştirmeliyiz. Siyasilerden halkımıza kadar hepimiz, bu husustaki çabalara katkı yapmalıyız. Muhammed İkbal’den tutunuz, Bernard Lewis’e kadar birçok yabancı ilim, fikir ve siyaset adamı, yazılarında Türkiye’yi Müslüman ülkeler arasında farklı bir yere korlar. Türkiye ile ilgili bu beklentiler şurada buluşuyor: Tarihî tecrübesi ve özellikle son yüz elli yıllık birikimi, bütün İslâm ülkeleri arasında Türkiye’yi öne çıkarıyor. Türkiye, İslâm’ın ana öğretisiyle çağdaş demokrasinin temel değerleri arasında mutlu bir buluşmayı sağlama yolunda ilerliyor ve bu farkıyla Türkiye diğer Müslüman toplumlar için de kendiliğinden bir model oluşturuyor.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum