Aliens, Binbirsurat ve esas kız
Uzaylı filmleri olur hani. Başka bir gezegene ait ‘yaratık’lar yeryüzüne gelirler. Yeryüzünde kendileri için elzem olduğunu düşündükleri bir şey bulurlar. Buldukları şeyi elde etmelerinin yolu, yeryüzüne hakim olmaktır.
İnsanlar kendi varlıklarını korumak için ‘Yabancı’larla mücadeleye girişirler.
Bu varlıklar - Aliens. Bazı filmlerde adları böyledir- amaçlarına ulaşmak için her türlü yolu kullanırlar.
İnsanların kılığına girebilirler. İnsanları kendilerine özgü yöntemlerle dönüştürebilirler. Devşirebilirler.
Bir gün bakmışsın kardeşin ‘yaratık’ olmuş.
Yanında yürürken hop! Kanı değişmiş. Bazen sırıttığı zaman dikkat etsen, dişlerinin florasan gibi yandığını görürsün. Ama safsın, dikkat etmezsin ki…
Tıpkı insan oldukları için onlarla mücadele etmek de çok zordur.
Yüzyıllardır hatta binyıllardır bu ‘Aliens’ senaryolarının benzerleri biz yeryüzü insanlarının başından geçer durur.
Ayrı bir gezegenden gelmelerine gerek yok. Kendi gezegenimizden varlıklarla yaşıyoruz bu hikayeleri.
Zaten meşhur Aliens filminin ilham kaynağı Vietnam Savaşı’dır, meraklıları bilir.
Afrika’nın ‘yaratık’ hikayesini birisi yazabilse de okusak.
Benim ‘yaşıyoruz’ dediğim ‘Aliens’e bir Hintli’nin İngiliz’den daha İngiliz olabildiği Hindistan’ın sömürgeleştirilme hikayesi daha çok uyar.
Cezayir de uygundur. Fakat eksik… Fransızlar sömürmede İngilizler kadar kabiliyetli değiller.
Bunlar basmakalıp veya standart ‘yaratık’ hikayeleri.
Biz, Türkiye’de yaşayan insanlar, yeryüzündeki en son ‘Aliens’ senaryosunu tecrübe ettik birkaç hafta önce.
En son ve en gelişmiş…
Bir ‘Aliens’ filminde hangi tür ‘kahraman’lar varsa… Hatta daha fazlası.
Bizim ‘Aliens’lerin sözümona ‘manevi’ tarafları acayip gelişmiş. Ruhbanlık falan çok ileri.
Kendi ıstılahlarımızı bozmayalım, ‘modifiye edilmiş ruhbanlık’ deyip geçelim.
Neydi bizim ‘aliens’lerin kendileri için ‘elzem’ olduğunu düşündükleri şey acaba?
Para mı? Parayı buldular çoktan. Rahat dursalar hepimizin etinden, sütünden, kemiğinden, derisinden kıyamete kadar istifade edeceklerdi.
Salaklar altın yumurtlayan tavuğu kestiler!
Belki iktidar. Ellerinde bir ülke olsun istediler. İyi de niye siyaset yapmadılar da darbe yaptılar?
Onlar Guguk Kuşları… Başkasından geçinmeyi severler.
Ve kılıktan kılığa girebilen ‘Binbirsurat’lar…
Tommiks’te ne yapıyordu Binbirsurat?
Şerif kılığına girip suçsuz adamı tutukluyor, yargıç kılığına girip suçsuz adamı mahkum ediyordu…
Tommiks yakaladı Binbirsurat’ı. Ama hangisini?
Binbir tane Binbirsurat var. Tükenir mi yakalamakla?
Feto’nun ‘binde birini tanımam’ dediği ‘Binbirsurat’lardan biri Adil Öksüz. Darbe gecesi kıyametin koptuğu Akıncı Üssü’nden sayısız polisin, savcının, hakimin gözü önünde kaçtı gitti.
Akademisyen rolünde Hava imamı.
Akademisyen ama kaçarken arsa spekülatörü donu giymiş. Göl manzaralı arsa bakmak için darbenin merkezine gelmiş.
‘Otobüs bekliyordum’ dese yine kurtulurdu!
Ben kazara öyle bir kargaşanın içine düşsem polisin, savcının elinden yakayı iki günde kurtaramam.
Cuma günü akşam GBT’de adı çıkıp da hafta sonunu cezaevinde geçiren kaç arkadaşımız var!
Herif darbecinin feriştahı.
Elini kolunu sallaya sallaya çekti gitti.
Aliens’le başladık, Akıncı Üssü’ne kadar geldik.
Bitti mi bizim ‘Aliens’ hikayemiz?
Bittiğini hiç sanmıyorum.
Seri film gibi biri bitse bile öteki başlar.
Filmimiz ‘mutlu son’la bitti derken, tam o noktada yeni bir hikayenin alametleri zuhur eder.
Şimdi kimbilir hangisi başladı!
Bize özgü ‘Aliens’ hikayelerinin iyi tarafı şu:
Hikayenin bir yerinde uyanıyoruz.
Herkesin ‘filim bitti’ dediği sırada ‘esas kız’ı kurtarıyoruz.