Hikmet-i hükümet Hikmet-i fezleke

Cari mevzuata ve devletlerin adetlerine, teamüllerine göre, Türkiye’de HDP cinsinden bir partinin kurulması imkansızdı.

Bunun sebebi de oldukça açıktır.

HDP, PKK ile irtibatı olan bir partidir.

Bu irtibat herhangi bir resmi evrakta yazılı değildir. Ne HDP’nin kuruluş evrakında, ne devletin resmi belgelerinde...

Fakat, bilinir. Bilinmekle kalmaz, seçim meydanlarında söylenir.

Elimi vicdanıma koyduğum zaman, bu irtibatın tamamının gönüllü olduğunu söyleyemem.

HDP’deki bir çok siyasetçi, partisinin, PKK’dan bağımsız siyaset yapmasını tercih ederdi.

Ama yine HDP’deki bir çok siyasetçi bu vesayet ilişkisinden memnundur.

Kimi gönüllü, kimi gönülsüz, sonuçta, hepsi PKK vesayetine tabidir.

Buna rağmen, rejim, PKK ile irtibatlı bir partinin Türkiye’de faaliyet göstermesine imkan vermiştir.

Bunun pek çok ‘hikmet’i olabilir.

Belki, kurulu bir parti olursa, bir gün, terörün siyasete evrilebileceğini ümit etmişlerdir.

Zamanın ‘derin’ siyasetçisi Mehmet Ağar dememiş miydi, “Gelsinler, düz ovada siyaset yapsınlar.”

Ya da belki, teröristle doğrudan doğruya muhatap olmak yerine, bir siyasi vasıtanın hiyn-i hacette ulaşılabilir durumda olmasını faydalı görmüşlerdir.

Veya millete, ‘işte, siyaset yapmalarına bile imkan tanıyoruz, daha ne dağda geziyorlar’ deme avantajına sahip olmak istemişlerdir.

Bu ‘hikmet’lerin üçü de anlaşılırdır.

Devlet, ihtiyaç duydukça bu üç ‘hikmet’i de kullanmıştır.

Özellikle -maalesef akamete uğrayan- çözüm sürecinde, devlet, parti denilen iletişim vasıtasından istifade etmiştir.

Yani, normal şartlarda kurulmasına asla izin verilmeyecek bir parti, bir ‘hikmet’e binaen Meclis çatısının kimi zaman altında kimi zaman dışında faaliyet göstermiştir.

Bu faaliyet sırasında, kimi parti mensuplarının taşkınlıkları, aşırılıkları, şımarıklık derecesine varan eylemleri vakidir.

Bir kadın vekilin polis tokatladığını hatırlıyoruz. Bunun tahammül edilemez, tahrik edici bir saldırı olduğu su götürmez.

Bir milletvekilinin, Ankara’da, 28 masum insanı öldüren teröristin taziyesine katılmasını da hiçbir vicdan kabul edemez.

Bu eylemlerin, Türkiye’nin ortasında, batısında, kuzeyinde, güneyinde nasıl etkilere sebep olacağını, herhalde, bu eylemlerin failleri biliyordur.

İnsanlar çok öfkeli.

Öfkenin temel sebebi, PKK’nın insan öldürmesi.

Evin oğlu öldürülüyor. Küçük kızın babası öldürülüyor.

Gencecik gelinin kocası, can yoldaşı öldürülüyor.

Öfke, yerden göğe kadar haklı.

Sen, bunca acının üstüne, gidip katillerin sırtını sıvazlıyorsun.

Bu, dayanılır bir şey değildir.

Böyle bir ortamda, şimdi, benzer eylemlerde bulunan bazı HDP’li vekillerin fezlekeleri Meclis’e geliyor.

Bundan tabii bir şey olamaz.

Devletin millete, bu tahriklere duyarsız olmadığını göstermesi lazım.

Öte yandan, hafızalarda, 90’lı yılların kaba, çirkin görüntüleri var.

Milletvekilleri yaka-paça, aşağılanarak polis arabalarına bindiriliyor.

Ve bu görüntüler, 90’ların JİTEM’li, infazlı, faili meçhullü korkunç öykülerinin bir parçasını oluşturuyor.

Tabii ki devlet, aynı devlet değil, tabii ki bugünkü terörün hak hukuk gibi bir izahı olamaz.

Hal böyle iken, 90’larla ilgili bir çağrışıma kapı aralamak isabetli midir düşünmek lazım.

‘Normal şartlarda’ böyle bir parti kurulamazdı. Bir hikmete, bir ihtiyaca binaen kurulmuş oldu.

O hikmet, tamamen ortadan kalktı mı?

Bence kalkmadı.

Fezlekeler tartışılırken, bunu da hesaba katmak lazım.

Ama hangisi? Milletin haklı hisleri ile ‘hikmet-i hükümet’ aynı hadisede nasıl bağdaştırılır?

Bunu biz bilemeyiz.

Bunu, vazifesi ‘hükümet etmek’ olanlar bilecek.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum