Tek maddelik anayasa

Konya’yı bazen Kayseri’yle kıyaslarım. Kayseri, ticari zekasıyla şöhret bulmuştur. İnsanlar bir Kayserili’yle karşılaştıklarında o ticari zekayı hesaba katarlar, saklı bir tebessüm eşliğinde ilişkilerini sürdürürler.

Bana Konya, Kayseri’nin bir kademe deriniymiş gibi gelir.

Niye öyledir? Bilmiyorum.

Selçukiler’in iki şehre etkisi müşterektir. Selçukiler, oldukça adil bir şekilde Anadolu’nun her tarafına nüfuz etmiştir.

Belki Kayseri’nin ardında Erciyes gibi heybetli bir dağ olmasından. Dağ sebebiyle özgüvenli fakat daha dışa dönük.

‘Ne alakası var’ diyebilirsiniz, deyin. Dağlar, ovalar, denizler, ırmaklar, çöller, o şehrin insanının ruhunu etkiler.

Ne tuhafız! Yıldızların etkisine inanan bir sürü insan var. Yıldız, bilmem şu kadar ışık yılı mesafeden etkiliyorsa, başının üstündeki koca Erciyes niye etkilemesin?

Konya engin bir ovadadır.

Konyalılar’ın anlattıklarına göre, ovanın altında bir deniz vardır.

Deniz veya büyük bir yeraltı gölü.

Bundan kaynaklanan bir derinlik olabilir mi benim Konyalılar’da sezdiğim?

Yoksa Rumi’den mi? Herkesin lakırdısını ettiği fakat çok az insanın okuduğu Mevlana Celaleddin Rumi’den.

Mevlana, çarşıda, türbede durarak Konyalılar’ı derinleştirmiştir, buna inanabilirim.

Bu kadar laftan anlaşılmıştır herhalde benim Konya’yı da, Kayseri’yi de hassaten sevdiğim.

Sinan Burhan, Konya’ya davet için aradığında kafam hazır değildi birkaç günümü İstanbul dışında geçirmeye. Ama kulağıma hoş geldi. ‘Olabilir’ dedim. Sonra da ‘tamam’ diye teyid ettim.

Konya’yı özlemiştim. Anadolu havası alırım, insanlarla vakit geçiririm dedim. Bu güzel bir şeydir. Elinizi, yüzünüzü, ruhunuzu yıkamış gibi olursunuz.

Akşam arkadaşım Atilla Ataseven’le buluştuk. Atilla, Türk-Mısır İşadamları Derneği Başkanı. Kahire’de ve Konya’da yaşıyor. Son zamanlardaki ‘dostları çoğaltma ve düşman azaltma’ politikası, O’nu herkesten daha çok alakadar ediyor.

Niye geldik Konya’ya?

Uluslararası Kültür Turizmi ve Medya Kurultayı’na geldik.

Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı, arkadaşımız, Kon-TV’nin Ankara Temsilcisi Sinan Burhan. Sinan’ın öncülüğü vardır diye düşünüyorum. Sinan’ın şahsında emeği geçen herkesi tebrik etmemiz lazım.

Bizimkiler var. Yani Türkiye’den, ulusal ve yerel medyadan arkadaşlar.

Bir de dışarıdan gelenler. Çoğu Balkanlar olmak üzere Avrupa. Biraz da Ortadoğu, Asya ve Afrika. Böyle bakınca aslında hiç kimse yabancı değil.

Beni en çok ilgilendiren Srebrenitsalı bir genç. Adı Adil. Srebrenitsa katliamında bütün yakınlarını kaybetmiş. Benim anladığım dillerden hiçbirini bilmiyor. Ama biz çok iyi anlaştık.

‘Protokol konuşmaları’ dediğimiz bölümde Allah bilir 10 kişi konuşmuştur.

Hepsinin ne dediğinin farkındayım. İstifade de ettim. Burada ne yazık ki hepsine değinmem imkansız.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un kalabalığa hitabını uzun zamandır dinlememiştim. Oldukça dinamik ve dolu buldum. Numan Bey, maddelere ayırarak konuşmayı seviyor. Son konuşmacı kendisi olduğu ve vakit hayli ilerlediği için sıralamayı planladığı maddeleri kısa kesti.

Sözü uzatmadan değerli bulduğum bir noktayı aktarayım.

Adaletten bahsederken tek cümlelik bir anayasa önerdi. Şöyle bir şey:

‘Devletin görevi adaleti sağlamaktır.’

Bu cümle, bir vatandaş olarak benim için yeterli bir anayasa metnidir. Laf kalabalığına lüzum yok.

Zira, adalet varsa başka şeyler tamamlanır.

Adalet, rahmani bir ecza gibi bütün noksanları tamir eder. Bütün arızaları tedavi eder.

Biliyorum, tek madde benden başka kimseyi tatmin etmez.

Fakat ne olur, bu tek cümle, yeni anayasanın her tarafına nüfuz etsin.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum