“AK Parti, MHP, Fidan?”

AK Parti ve MHP arasında karşılıklı mesaj trafiği giderek yoğunlaşıyor. 14 / 28 Mayıs seçim sürecindeki uyumlu görüntünün yerinde yeller esiyor gibi.

Ki bu uyumlu görüntünün altında yatan en önemli faktör olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin güçlü liderliği belirtilebilir.

Özellikle sistemin değişimiyle birlikte siyaset nehrinin hangi yöne akacağını belirleyenlerin Erdoğan ve Bahçeli olduğu söylenebilir. Yani oyun iki liderin belirlediği kapsamda kuruluyor ve ona göre detaylar ortaya çıkıyor gibi.

Bunları sadece dışarıdan bir gözlemci olarak belirtiyorum. Partilerin toplantılarını takip edebilsek detaylar daha netleşebilir belki. Ama bunun için de medyanın bugünkü içler acısı halinden kurtulması gerekiyor. Nitekim şu an için böyle bir zeminin olmadığı görünüyor diyelim.

Medya demişken… Konu konuyu açıyor, elinde taş kafa göz yarmak için oradan oraya koşturanların içinde ‘Roma’ya ben niye davet edilmedim’ diyenlerin kendini yerden yere vurması da acayipti. Diğer taraftan elinde taş oradan oraya koşturanların bir kısmının sanki kendi taraflarında her şey pirüpak imiş gibi davranmaları da acayipti. Sütte leke var bu tarafta zinhar leke yok dercesine…

Sanki bu gözler çoğunlukla soru sorulurken olumlu yorum belirtme yarışını izlemedi. Sanki bu gözler ‘sizin attığınız neredeyse tüm adımlar çok doğru’ gibi cümleleri söyleme yarışını izlemedi.

Aslında bunlar hep anomali belirtisi ama… Kime ne?

‘Hukuk devleti, bağımsız medya, güçlü sivil toplum’ gibi kavramlar önemli diyeceğim, diyeceğim de kime ne?

Tam da sırası gelmişken ‘hukuk devletinin temel amacı, siyasal erkin ve onun sahip olduğu gücün keyfi biçimde kullanımının önüne geçmektir’ tanımındaki ‘keyfiliğin’ altını çizmek isterim. Sanırım pek yabancısı olmadığımız bir kavram.

Konumuza tekrar dönecek olursak;

Şimdiye kadar alt kadrolarda ara ara sıkıntılar yaşansa da… Bunlar kamuoyuna yansımadan bir şekilde yukarıda hallediliyordu.

Hatırlayalım…

Devlet Bahçeli’nin doğum gününde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın pasta sürprizi ya da Erdoğan’ın doğum gününde Bahçeli’nin gül göndermesi hala hafızalarımızda…

Oysaki bir dönem muhalefetle ilgili en çok şikâyet edilen konuların başında ‘muhalefetin uyumsuz’ hali geliyordu.

Yani uyumun ne denli önemli olduğunu en başta Erdoğan ve Bahçeli’nin bildiği düşüncesindeyim.

Gelinen bu noktada tarafların ‘ortak stratejik amaçlarda’ farklılaşma talebi gün yüzüne vuruyor gibi. Bu konunun önemli olduğu düşüncesindeyim. Zira farklılaşma talebinin gerçekleşmesi demek şuan içeride ve dışarıda atılan adımlarda farklılaşmaya gitmek anlamına gelebilir. Konu partilerin, kadroların rekabetinden ziyade ülkenin nasıl yönetileceği ile ilgili de denilebilir. Bununla birlikte dünya genelinde bir çatışma döneminin içinde olduğumuz gerçeğini de hatırlatmak isterim. Yani hassas koşulların, hassas göstergelerin olduğu bir dönem… Ve doğru kararların alınması gerektiği bir dönem… Hemen yanı başımızda İran’da yaşananları izliyoruz. İran şöyle güçlü, böyle silah sistemlerine sahip denilirken… Bir baktık ki en basit konularda bile ne denli zayıf tepkiler veriliyor.

Dolayısıyla içerideki dinamikleri tam olarak bilmemekle birlikte şu anda bir yol ayrımına gidilmesi kolay olmayabilir. Öte yandan son seçimde de görüldüğü üzere… Oyun kurucu rolünün Bahçeli’ye geçmesinin, bir anlamda çerçeveyi genellikle Bahçeli’nin çizmesinin Erdoğan gibi güçlü bir lideri rahatsız ettiği düşüncesindeyim. Bu bağlamda hâlihazırdaki karışıklık yol ayrımına gitmeden tarafların kendi alanlarını güçlendirmesiyle de sonuçlanabilir. Gelişmelerin ne yöne evrileceğini şimdiden kestirmek kolay değil doğrusu.

Ayrıca bir konuya daha değinmek isterim. Özellikle seçim sonrasında genellikle konuşulan AK Parti’de Erdoğan dışında başka bir aktörün olmadığı yönünde. Bu önermeye katılmadığımı belirtmek isterim. Zira yaklaşık 3 yıldır sahadayım ve her sahaya indiğimde o dönemin konularıyla birlikte aktörleri hep sormaya çalıştım.

Şu söyleniyor.. Hulusi Akar, Binali Yıldırım gibi birçok isim zamanında söylendi şimdi liderlik kapsamında isimleri pek belirtilmiyor.

Zamanında Hulusi Akar, Berat Albayrak, Binali Yıldırım, Mevlüt Çavuşoğlu gibi birçok ismi AK Partililere sordum. Bazı sıkıntılar belirtilse de genelde olumlu yorumlar geldi. Yalnız ne zamanki Erdoğan sonrası için olabilir mi diye sorduğumda yüzler hemen ekşidi. Bu isimlerin hiçbirinde Reis sonrası bir gelecek görülmedi. Ki bunu da o dönemki yazılarda belirttim.

İlk defa ‘Hakan Fidan’ isminde bu gelenek bozuldu. Reis sonrası diye başlayan cümlelerde yüzler ekşimedi. Bazı yorumlarda ‘Hakan Reis’ diye başlayan cümleler belirtildi. Yani ilk defa taban Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi güçlü bir lider dışında bir aktöre şans verdi. Hatta çoğu görüşmede konu ben sormadan Hakan Fidan’a getirildi. Bu noktada Fidan’ın liderlik özellikleri gösterdiği düşüncesindeyim. Ki taban da buna olumlu anlamda karşılık veriyor. Bir anlamda taban kayıtsız kalmıyor.

Şu da söyleniyor... Fidan’ın sesini pek bilen yok. Açıkçası sahada Fidan’ın sesi gayet iyi biliniyor.

Bir taraftan da yüzlerin ekşimemesi öyle kolay bir şey değil. Sahada genelde söylenen Fidan’da Reis‘deki ağırlığı görüyoruz.

Belirttiğim tüm bu işaretlerin altında birçok dinamik olabilir. Dolayısıyla Fidan’ın da bu dönemde attığı adımları izlemeye devam…

YORUMLAR (26)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
26 Yorum