Kolay olan suçlamak, ötekileştirmektir!

Hiç şüphesiz son dönemde, küresel dünyamızın ne kadar kırılgan olduğunu koronavirüs salgınıyla test etmiş olduk. Zira salgınla hiçbir ülkenin tek başına baş edemeyeceğini de görmüş olduğumuz gibi…

Hâlihazırda diğer küresel sorunlarda devam ediyor doğrusu… Çevrenin bozulması, yoksulluk ve eşitsizlik, göç krizi gibi bizleri tehdit eden bu küresel sorunlara şimdi de dünyada eşi görülmemiş bir hızla yayılabilen salgın hastalıklar eklendi. Bugünlerde acil yapılması gereken, bu yeni ortaya çıkana çözüm bulmaktır. Zira tüm insanlık için ortak stratejiler geliştirilmesi ve uygulanması önemlidir. Bununla birlikte, yiyecek, su ve temiz bir çevre sağlamak ve insanların sağlığına özen göstermek en öncelikli amaçlar arasında yer alabilir.

Bu zor günlerde hepimizin mümkün olan her yerde sorumluluk alması gerekiyor. Yani birbirimizi suçlamak, ötekileştirmek yerine her birimizin sorunun bir tarafından tutması gerekiyor. Zira kolay olan suçlamak, ötekileştirmektir. Asıl zor olan konuya çare bulmak, çözüm bulmaktır. Ki artık böyle bir döneme giriliyor. Suçlayan, ötekileştiren değil tam tersi çözüm bulan, deva olan kıymetlidir!

İlla ki bu kriz dönemi de geçecektir. Bu belirsizlik döneminde, bugünlerde umudumuzu ve birbirimize güvenimizi kaybetmememiz önemlidir. Ve fakat kimlerin neler yaptığı ya da nasıl katkıda bulunduğu da bir kenara not ediliyordur. Yakın gelecekte açılmak üzere doğrusu…

***

Ülkemizde koronavirüs sonrası normalleşme adımları Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandı. Kararlar arasında AVM’lerin, berberlerin 11 Mayıs itibariyle açılması, maske satışının yeniden başlaması gibi birçok konu başlığı bulunuyor.

Bu noktada, Çin normalleşme adımlarını Şubat ayından bu yana gerçekleştiriyor doğrusu... Bu süreçte ülkedeki metro ve diğer vasıtalardaki ulaşımın üçte bir oranında azaldığı ifade ediliyor. İsteğe bağlı tüketim ve restoranlarda yapılan harcamaların % 40 oranında azaldığı belirtiliyor. Öte yandan, Almanya’nın geçen hafta küçük dükkânların açılmasına izin vermesine karşın, halkın dükkânlara gitmediği ifade ediliyor.

Anlaşılan o ki, en azından bir aşı veya tedavi bulunana kadar tam normalin olamayacağı görünmektedir. Dolayısıyla, salgının ekonomiye olumsuz etkileri yakın vadede çok daha net görünmeye başlayacaktır.

Tam da bu noktada asıl soru şu: Tam normal sürece geçene kadar ekonomide planlan senaryolar, atılacak kısa, orta ve uzun vadeli adımlar nelerdir? İnsanların derdine çare olacak paketler nelerdir?

Zira Bloomberg'e konuşan Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "Yeterince hamle yapılmazsa ödenecek bedelin çok ağır olduğunu" ifade ediyor.

TÜKETİCİ DAVRANIŞI ÜZERİNE

Yaşadığımız kriz bizleri değiştirecek belli ki… Daha az seyahat edeceğiz ve daha fazla zoom yapacağız belki de… Bazılarımız eskisi gibi sosyalleşmeyecek ya da eskisi gibi tüketmeyecek.

Peki, tüketici davranışları noktasında bizleri nasıl bir değişim bekliyor?

Bu bağlamda, yakın vadede, geliri olanların daha fazla tasarruf etme eğiliminde olacağı söylenebilir. Ekonomik bir krizde tüketicilerin baskın hissi, kontrol kaybı olarak çıkıyor ve paranın bir miktar bile bırakılması, bir anlamda tasarruf edilmesi, onlara daha fazla kontrol hissi veriyor. Ayrıca, tüketiciler harcadıkları paradan daha fazlasını ihtiyaçlar için harcarlar, çünkü ihtiyaçların hazır olması da kontrol hissini pekiştiriyor.

Tam da bu noktada, önümüzdeki dönemde ihtiyaçlardan daha fazlasının satın alınması için markaların neler yapacağı, bu konuyla ilgili ne gibi stratejiler kurgulayacağı önemlidir. Zira araştırma firması NPD Grubu, bu değişimi şimdiden gözlemlemiş ve bu süreçte “ihtiyaçlarla ve isteğe bağlı ürünler arasında büyük bir mücadele olacağını” söylüyor.

O zaman markaların önündeki cevaplanması gereken soru şu: Tüketicilerin isteğe bağlı harcama yapabilmeleri için nasıl bir değişime gidecekler?

Belli ki, eski usul yöntemler pek de işe yaramayacak gibi duruyor!

Bu noktada, uzun vadede, salgın deneyiminin tüketicileri onlarca yıl değiştirebileceği belirtiliyor. California Üniversitesi'nden ekonomist Ulrike Malmendier “Farklı olacağız” diyor. “Farklı ürün seçimleri, tüketim seçimleri yapacağız.” diye ekliyor. Ayrıca, bir kriz deneyiminin derinden duygusal olduğunu ve daha güçlü duyguların anılarımıza daha güçlü bağlanacağını belirtiyor.

Tam da bu noktada, dönemin ruhu farklılıktan geçiyor denilebilir. Farklı olan ama bir taraftan da hayatı kolaylaştıran, samimi markalar, bir anlamda duygusal bağı iyi kurabilmiş markalar çok daha tercih edilebilir düşüncesindeyim.

Markalara duyurulur…

SALGIN DÖNEMİNDE LİDERLİK ÜZERİNE

Koronavirüs salgını, diğer konuların yanı sıra, dünya çapında bir liderlik sınavı olarak da görülebilir doğrusu… Bu dönemi Merkel gibi iyi değerlendirebilen liderler varken, buna karşın, bu süreci iyi kullanamayan liderler de var elbet…

Belirsizliğin yüksek olduğu zamanlarda insanlar liderlerin (siyasetçi ya da şirket yöneticisi) kendilerine bilgi, plan ve güvence vermelerini beklerler. Zira böyle kriz dönemlerinde tüm bunların gerçekleştirilmesi zor olabilir doğrusu…

Konuyu kısaca belirtecek olur isem, böyle zamanlarda tüm dikkatler liderlere çevriliyor. Hayatı tehdit eden tarihi bir krizde, her zamankinden daha fazla yön istiyoruz. Dolayısıyla böyle dönemlerde liderin iki dudağı arasından çıkacak cümlelere çok daha dikkat kesiliyoruz.

Liderlerden kararlarını zamanında almasını bekliyoruz.

Son olarak, liderlerden gerçek bilgiyi paylaşmasını ve umut vermesini bekliyoruz.

***

Bu topraklardan süzülen tüm renklerde biz varız.

Nice aşklar, nice ayrılıklar yaşandı bu topraklarda… Ve hatta ne kavgalar yaşandı…

Haykırılan tüm çığlıklarda da biz varız. Tüm ağıtlarda da bizim olduğumuz gibi…

Velhasıl her şeyde biz varız, her yerde bizim olduğumuz gibi…

Gene kutuplaşmadan dem vuruyorum.

Zira kolektif bilinç ile hepimiz birbirimize bağlıyız, her ne kadar inkâr etsek de!

Tam da bu noktada asıl soru şu:

“Bir güç uğruna hep mi kavga edeceğiz? Gözlerimizdeki perdeyi aralamaya hiç niyetimiz olmayacak mı?”

***

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin aylık faturalarını ödemekte zorlanan ihtiyaç sahipleriyle, bu ihtiyaçları onlar adına gidermek isteyen hayırsever vatandaşları bir araya getirme çalışması sevindirici bir örnektir. Bu vesileyle, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na teşekkür ederiz.

***

Hayırseverlerle ihtiyaç sahiplerini buluşturan “Şefkat Köprüsü” projesi kapsamında bağışlar market hesabına yatırılıp koliler alınabiliyor. Bu vesileyle, projeyi hayata geçiren Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’a teşekkür ederiz.

***

“Zonguldak’ta motosikletiyle mahalle bakkalına gelen bir hayırsever mahallenin tüm borçlarını ödedikten sonra veresiye defterini alıp gitti.” Dönemin ruhunu içselleştiren hayırsevere selam olsun!

Sonuç olarak, dayanışmayı bu topraklarda yaşayanlar içselleştirmiştir. Ne kadar engellenmek istense de…

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum