Gelecekten ummak…
Yaz sıcağında bir gölgelik bulmak az kıymetli değil. Kent hayatı gittikçe gölge denilen odoğa armağanı çiçeklenişi aramızdan koparıyor....
Bir ağacın altında oturmak...
İlkin bir çift çalı bülbülü gördüm. Öylesine gelip konmuşlardı sanki bir anlık zaman parçasının dalına. ‘Bir ağacın altına oturmaktır...
İş esas meseleye geldiğinde
Hemen her gün çok kişinin konuştuğu, döne dolana konuştuğu, o ağızdan bu ağıza dolaştırdığı, söylemekten bıkmadığı, şahsileştirmekten,...
Yapay zeka yapay yazar…
Kütüphanemin şiir kitapları kısmında bana bakıyorlar; Kikirikname, Gençölmek ve Kolları Bağlı Odiseus. İlk baskı hepsi. Bir de yazarlarından...
Başkalarının mutsuzluğuyla yeşeren başka mutluluklar...
Yaşadığımız çağın en baskın vasfı kendini düşünmek. Hatta insanın buna mecbur edilmesi. Neredeyse bir yüzyıl önce dünyanın pek çok...
El emeğine ne oldu?
Hava benim gibi erken uyanan herkesi şaşırtmıştı. Gece boyunca bunaltıcı nemin etkisiyle yatakta bir o yana bir bu yana dönenler uykusuzluktan...
Bir şey yapan varlık olarak insan
Rüzgar, ayrım yapmaksızın incir çekirdeğini, ot tohumunu sürükleyip götürür. Yağmur, nem bir şekilde temas eder o çekirdek ve tohumla. Gün...
Böylesi nerede var?
İstanbul’un tarih gören herhangi bir köşesine oturduğunuzda ilkin her şey alelade görünür. Bu aleladelikte şaşkınlıkla yazıklanma at başı...
Sürekli kazananların yoksulluğu üstüne...
Bırak üstünde birkaç diken kalsın, temizleme. Zaten kimsenin eliyle oradan tutacak hali yok’ diyor adam çiçekçiye. Meraklı kaşları yukarıda,...
Kitap sevenler cemiyeti ya da...
Kitaplığımın ilk eseri Kemal Tahir’in Devlet Ana romanıydı. Henüz liseden mezun olmuş üniversite sınavı için İstanbul’a gidiyordum. Eski...
Hüthüt müydü yoksa...?
Aradaki bir saatlik zaman farkını hesaba katmayı unutmuştum. Yaşadığım şehre göre ve alıştığımdan daha erken vakitte dışarıda bulmuştum...
Mutatis mutandis...
Gerekli değişikliklerin yerine getirilmesi şartıyla’ diye çevrilebilir ‘mutatis mutandis’ ifadesi. Latincenin dünyasından hızla çıkıp...
Geleceği düşünmek...
İnsanoğlunun en çok peşine düştüğü şeylerin başında geleceği bilmek gelir. Teolojide ‘gayb’ ile çerçevelenmesi bile onun ne denli üst...
Kuyruk meselesi...
Canlılar aleminde bir kuyruk meselesi var. Memeliler arasında ise insanı özellikle diğerlerinden ayıran bir kuyruk meselesi ayrıca var. Bir tabiat...
Mümkün olanın geometrisi ya da Japon kirazları..
Japon süs kirazları tam da Orhan Veli’nin ‘ çiçekler gürültüyle açar/ gürültüyle çıkar duman topraktan’ dediği şekilde coşkuyla baharı...
Zevk mi ilgi mi ya da merak mı?
Başlı başına bir konuyla ilgilenmek, onun dünyasına merak salmak değerli bir davranış sayılır insan için. Hatta şair İlhan Berk ‘ilgi’yi,...
Morituri te Salutant...
Morituri te salutant!’. ‘Morituri te salunt!’. Roma’da gladyatörler dövüş öncesi sezarlara böyle seslenirlermiş; ‘ölecek olanlar, seni...
Kalkıp gidenin değerli sorumluluğu...
Oturup kalandan daha fazladır kalkıp gidenin sorumluluğu. Hareket, sabitlikten önce gelir ve asıl yaratıcı olan da odur. İlk çağdan beri filozoflar...
Davanın kemiğine düşen kurt...
Çobanın da davası var. Kim demiş ki dava sadece ideoloji tüccarlarının işi? Sürüsünü en güzel şekilde otlatırken kurttan kuştan korunmak...
Baş başa kalmak...
Baş başayız her an bir şeylerle. Tabiatla baş başayız. İnsan olmakla. Ölüm karaltısıyla. Doğum sevinciyle. Bilgimizle baş başayız, bedenimiz...
Yıkımdan önce ayakta kalmanın değeri
Doğan her gün batmaya yazgılıdır. Bu cebri bir zorunluluk değil evrenin varlığının gereğidir. Güneş nasıl güzel yükselirse dağların arkasından...
Sadece sizin olan bir sabah...
Değil İstanbul, New York, Pekin, Moskova, Berlin, Londra, Atina, Tahran, Tokyo’da, değil Ulanbator, Bratislava, Aşkabad, Bakü, Katmandu’da herhangi...
Gözümüzü yumarsak olanlar ortadan kalkar mı?
Bazıları, olan bir şeyi olmamış sayarsak o şeyin yok olacağına inanıyor. Hatta o kadar ileri götürülüyor ki bu inanç, ebedi bir körlük...
Deprem sadece binaları mı yıkar?
1950’den beri bina ile kurduğumuz ilişkinin doğası, Anadolu coğrafyasında en az bin yıllık yaşadığımız maceradan kopuktur. Temelinde toprakla...
Kül yiyen adamdan bir ülke...
İnsanın ilk yapısı üç taşla başlar. Benzer büyüklükteki taşlarla üçgensi bir yapı çattığınızda ateşi ehlileştirilip ocak haline sokabilirsiniz....
Hasbi duygular aşırı güzel fakat eleştirel akıl mutlak şart...
Felaket günleri geldiğinde toplumdaki hasbi duygular kendiliğinden uyanıyor. Anadolu kıtasının zemininde saklı iyiliğin her seferinde doğudan...
Kağıdın ölümü ya da kendi içine bakmanın sızısı...
Şair dilde insan için ölmez bir sürekliliktir. Hayatın realitesi diğer yandan çokça karanlık ve umut kırıcıdır ve onca söylem içinde güç...
Dilin gücü veya güçlünün diline düşmek
Kimse güçlünün o zevkten genişleyerek iştahla açılan ve gösterdiği şeyi karartıp solduran diline düşmesin. Elinde sopası, yüzünde kaş...
Kahraman mı yoksa insan mı?
Modern zamanlar pek çok miti yıktı. İnsanın akli tecrübe yönünden eksik ve kolektif şuurdan beri olduğu devirlerde işler daha çok mitleştirmeler...
19 yaşında Can İncir
Hayat bulanık su gibi. Sadece yanımızdan akıp gitmiyor. İçinde biz de geçip gidiyoruz. Akışın hızı bazen o kadar artıyor ki akmakta olduğumuzu...
Devletin cumhuriyeti yada yüzüncü yılında bazı kısa cumhuriyet sahneleri…
Sadece çalışkan olanları değil temiz giyinenleri de seçtiler. Kızlı erkekli yaklaşık yirmi kişilik liseli olduk. İyice tembihlendik. Tıraşlar...
Kültür Tüccarı…
Halı alıp satan adam genç bir kızın halı dokurken her bir ilmeğe attığı aşk acısını düşünmez. Uzun ve maharetli parmaklar her düğüm...
Beklemek…
O sadece beklemeyi bekliyordu. Godot’nun beklediği türden bir bekleyiş değildi yaşadığı. Kelimenin tam anlamıyla beklemenin kendisini bekliyordu....
Neyi değiştirelim?
Saatimizi değiştirdiğimizde zamanı da değiştirmiş mi oluruz? Bir ırmağın denize döküldüğü noktaya kadarki her yeri aynı isimle anılırken...
Çekip gitmek...
Kim bilir nice insan hangi sıklıkla tekrar edip duruyor çekip gitmek isteğini. Çalıştığı yerden çekip gitmek istiyor mesela. Oturduğu evden....
İktidarlar gürlerken edebiyat gümler mi?
Daha baştan, yola koyulurken kendiliğinden ayrışır doğaları gereği siyaset ile edebiyat. Tarih göstermiştir ki en uzun süreli ve güçlü iktidarlar...
Sevmek mi düşünmek mi?
Sevgi tabiatı gereği duyguya, düşünce ise akla dayanır. Başlangıçta duygu vardır ama hiç bir duygunun sonsuza kadar yaşaması mümkün değildir....
Ya da ağlamayan çocuğa meme vermemek…
Gözlerini kısıyor ve ağzında memnuniyet şapırtısıyla ‘Ağlamayan çocuğa meme verilmez, bilmiyor musun’ diyor. Bu bir soru değil aslında...
Göstererek var olmak…
İki çok yakın arkadaş birlikte ava çıkmışlardı. Avın en kızışmalı anında biri diğerine seslendi; ‘Benden ayrı düşme. Her halde kendini...
Aşağının dili yukarının havası
İlkin gökyüzünün maviliği ile yarışan kehribar yapraklı kavakların hışırtısı çağırıyor beni. Neşeli bir halaya girmişçesine sabahın...
Az şeylerin çokluğu…
Şimdi de böyle bir tehlike var. Daha doğrusu bozucu, yok edici bir akımdan moda tabirle trendden söz edilebilir. Uzaktan her şeyi bürüye bürüye...
‘Saf ve sabit’
Her iyi şair saflaşmanın peşindedir. Kolay değildir yine de bu istek. Bazen biçime yönelir şair bazen ise söyleme. Şekil ve öz birleştiğinde,...
Zerzevan Kalesi’nden bakarken..
İnsan dahil hemen her canlının bir sarı renk hali mutlaka vardır. Can, derman azaldığında, öz çekilip hüzün bürdüğünde içi, sarı saklandığı...
‘Çok mutluyum çok gururluyum’
2022 Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Fransız yazar Annie Ernaux; ‘çok mutluyum çok gururluyum’ demiş özetle, ne düşündüğünü...
Bir burnun önündeki duvar...
Burnunun önünde sıva gözenekleri iyice belirginleşen duvar yükseliyordu. Usta biri yapmamıştı belli ki sıvayı. Kum iyi elenmemiş, çimento...
Sessiz fakat çok değerli...
N. Ahmet Özalp, sessiz fakat değerli insan tipinin tam karşılığıydı. Sessiz nitelemesinden sonra fakat uyarısını bilerek yapıyorum çünkü...
İnsanın çok az yaptığı bazı iyi şeyler üstüne...
Bir bardak gerçek demlenmiş çay ne kadar çok az bulunuyor artık. Aşkla içilecek çayın yetiştirilip harmanlanmasından kullanılacak suya, havadan...
Düşünce aslında her an her yerde...
'İnsan düşünen bir hayvandır’ nitelemesi bize âdeta düşünmeyi bıraktırmıştır, denebilir. İnsan hep düşünen bir hayvandır; öyleyse...