Düşünce aslında her an her yerde...
'İnsan düşünen bir hayvandır’ nitelemesi bize âdeta düşünmeyi bıraktırmıştır, denebilir. İnsan hep düşünen bir hayvandır; öyleyse...
Kolay düşman icat etmek…
Cellat ile ona görev veren güç sahibi ezelden beri ortaktırlar. Güçlü kutsal elini cellat ile aynı seviyede gösterip lekelemek istemez yine de....
İkinin ortası bir değil...
Avazı çıktığı kadar bağırıyor: ‘Ağaç çürümüş, ağaç çürümüş!’ Onunla yarışırcasına karşılık veriyor diğeri: ‘Buraya...
Sabahlar kimin?
Gece üzerine çok yazılıp çizildi. Resim, sinema, edebiyat bir vesileyle onu mutlaka yokladı. Sanki gizli bir gece korkusu var insanın ruhunda ve...
On altıncı yüzyılı çalmak...
Ejderhanın gözlerini bilmiyorum. Asya kaplanınkini de. Bir timsahın upuzun kapalı gözlerine ise hiç denk gelmedim. Kuzular bir an da olsa nasıl...
İki benzemezin sonsuz çıkmazı…
Zıtlıklar çoğunlukla birbirini çeker fakat bu çekim, insan ırasını yoklatacak sonsuz bir ontolojik çıkmazı da açığa vurur. Merhamet ve şiddet...
Havaalanı boşluğu
Hayatta ‘havaalanı boşluğu’ diyebileceğim bir alan var ki ismini başındaki hava kelimesinden değil, onu işleten zihniyetten alır. Böylece...
Son akşam inerken…
Bu son akşam için değil fakat asıl burada yaşanan şu sayılı günler gelsin diye nice vakit geçmişti. Bir yıl, sayıyla üç yüz altmış beş...
Yapraklar âlemi
Önde geniş, keskin damarlı, yeşili doygun ve diri kiraz yaprakları dalgalanıyor. Uca, yukarıya doğru daha incelip körpeleşen dallar güneşin...
Şehirliler nerede?
Market kasalarının önünde yanık tenli erkekler. Burunları kabile adına çıkılan avdan az önce dönmüş gibi geniş. Telaşlı kadınlar, çekingen...
Sevmek neden zordur?
Bütün çağlar boyunca içi en fazla oyulan kavram ‘sevmek’ olmalı. Her fırsatta ağaca duvara, kile tablete, deriye kemiğe, havaya suya bile...
Üzümün diyalektiği alıcın çenesi ekmeğin sabrı...
Çarşı pazarda dolaşıyorum. Üzüm yetmiş, kiraz elli, peynir ortalama yüz otuz lira. Zeytini, inciri, kayısıyı anmıyorum bile. Onlar da kolayca...
Dünyanın herhangi bir sabahı...
Deniz kırlangıçları erken saatte salvo yapıyorlar. Sanki vaktin kanatlarını iki yandan tutmuşlar, onu ölümsüz bir şenliğe götürüyorlar....
Kalp atışlarıyla Mevlana İdris...
Mevlana İdris Zengin sıklıkla görüşemesek de en yakın dostlarımdan birisiydi. Bazı sevgiler böyledir, onlar sayılarla değil kalplerin birbirlerine...
Güzel şeylerin uzaklığı...
Kadıköy’den Kabataş’a vapurla geçerken Refik Halit’in Haydarpaşa çayırlığı hakkında yazdıklarını hatırladı. Normal şartlarda yirmi...
Tiflis’in ortası
Puşkin, Erzurum Yolculuğu’nda Tiflis’ten de bahseder. Sıcak ve şifalı suları yanında iklimine de gönderme yaparak Tiflis isminin sıcak yer...
Yapacak bir şey yok! Mu?
Kalın, kocaman, uzun saplı bir boya fırçası geride koyu ve kapkara parlak bir iz bırakarak ilerliyor. Yazdığı cümlenin ilk harfindeki keskin...
Uzaklardan...
Eskiden uzakların tadı vardı. Gidilmemiş yerde yaşardı sevilenler ve merak edilenler. Vakit uzadıkça, mesafeler arttıkça içten içe çoğalırdı...
Bir dakika
Bir, sadece bir dakikayı yaşatacağım sana. Bu zor olmayacak. Alnına değen sevgi sıcaklığında bir el düşün. O elin sıcaklığından hissedersin...
Akıl için akıl...
Her şeyi bilip görmek için akıl bir başına yeterli olmayabilir ama insanın önünde ondan daha ileri bir seçenek yok. Duygularımızın güzelliği...
İnsanın dört halinden biri: Aşk
Aşk, köken itibariyle sarmaşığa ve bir şeye ölesiye dolanmaya, bağlanmaya karşılık gelir. İster bir kadına, ister bir erkeğe veya yüce bir...
İnsanın dört halinden biri: Eylemek
Ağaç topraktan aldığı güçle yukarı doğru uzar. Rüzgar boş durmaz onun dallarına dokunur. Biraz ileride, deniz en ölgün halinde bile hareket...
İnsanın dört halinden biri: Sözün hakkını vermek
Eğer ‘Oku!’ hitabının bir öncesini düşünmezseniz bir şeyi tam olarak kavramış sayılmazsınız. Hitap, buyruk, nida, kökenden ‘söz’...
İnsanın dört halinden biri: Yoksulluğu düşünmek
Olmanın hâlleri var. Olmayı olgudan hayata taşıyan, varlığın, onu duyma şuurudur. Süreklidir oluş. Tekrar değildir ama kendisini gerçekleştiremediği...
Güneşin şehri Van
Nicedir içlenirdim. Dağ zirvelerine yığılmış kar beyazlığına dalıp faniliğin değil varlığın içinde kaybolmak isterdim. Uçak İstanbul’u...
Belkide beklemek...
Kurduğu hayal değildi. Neredeyse dört yol ağzında, ihtimallerin kesiştiği yerde, upuzun bir belki kelimesinin üstünde oturuyordu. Her nesil kendisine...
Toprak meselesi
Toprağı terk ederek kurulmuş hayatın matah bir şey olmadığının anlaşılması yeni bir durum değil. Modern zamanlar ve onun örgütlenme biçimleri...
Sessizliğin seviyesi
Anlatırken o anı tekrar yaşıyor gibiydi. İkimiz de kimden bahsedildiğini çok iyi biliyorduk. Biraz peltek diliyle cümleleri özenle seçiyor böylece...
Biz romantikler...
Onlara göre biz birer iflah olmaz romantiğiz. Savaş karşıtıyız. İlk elde çocukları, kadınları, yaşlıları, masumları düşünürüz. Stratejistler,...
Yazı neyi tutar?
Yazı neyi tutar, yazı gerçekten neyi zapteder, dilimde dönüp duruyor bu soru. Sorular kitaplara, kitaplar düşüncelere, düşünceler hayata karışıyor....
Edebiyat öğretmeni…
Edebiyat öğretmeninin kim olduğu konusunda Ahmet Haşim gibi düşünmüyorum. Bununla beraber onu ne bir kültür kahramanı ne sosyal bir önder ne...
Kağıt kitap fiyatları ve ölçü sorunu...
Hayatta hiçbir mesele yoktur ki birbirinden bağımsız olsun. Doğada hiçbir işleyiş yoktur ki birbiri ile bağlantısız gelişsin. Ayrıntı ne...
Bir dili güzel kullanma meselesi…
Hakiki şeftali kalmadığı sofradan eksildiği sürece onu düzgün telaffuz etmenin ve doğru harflerle yazmanın bir kıymeti kalmaz. Gerçek tadına...
Ey kar ey güzel kar!
Geldin. Bu yıl yine geldin. Korkuyoruz nicedir hepten göçüp gideceksin diye. Her yerde güzelsin, Konya, Kars, Van, Erzurum, Niğde, Bingöl başka...
Bir yurt hikâyesi ya da yoksulluğun ekolojisi
Bir genç insan, bir doktor adayı geçen hafta canına kıyarak bu dünyadan ayrıldı. Ferdî olarak onca karmaşa ve çözülemeyecek sırlı bileşenlerle...
Bu vatan dilin
Fransız İhtilali pek çok kavramı yerinden ettiği gibi nice yeni kavramın doğmasına da zemin hazırladı. Ulus devletlerin doğuşu bunların başında...
Bir yazı nedir?
Kendimi yazıya borçluyum. Benden önce yazılanları okuya okuya ve sonra da kendim yaza yaza var oldum. Yazı kimsesizdir. Yazar da öyle. Okur teslim...
Geçip giden günlerin hesabı…
Bir yıl daha bitmek üzere... Lodos inadına dövüyor sabah vakti kayalıkları. Köpükler önce yükseliyor, sonra da bir şaka serpintisi gibi saçılıyor...
Sahipsiz sorumluluk…
Ölgün yeşilden doygun sarıya oradan da küt kahverengiye geçen yaprak kümeleri soğuk kış esintisiyle sallanıyorlar arka bahçede. Sert ve tırtıklı...
Bilgi üretmenin bedeli
Asıl bilgi gözükmeyen bilgidir ve hayatı marifetiyle çekip çevirendir. Bazen düş, bazen hayal, çokça tecrübe fakat mutlaka düşüne taşına...
Sezai Karakoç ve dölleyici düşünce
Sezai Karakoç’u bir düşünür olarak ayrıksı kılan, karakterinin antirefleksif özelliğidir. Öncülleri kabul edilen Mehmet Akif ve Necip Fazıl...
Sezai Karakoç’u savunan şiir
Şairi uzun erekte savunacak asıl güç şiiridir. O şiire bakarak şairin yaşama katsayısını aşağı yukarı kestirebiliriz. Yahya Kemal ve Ahmet...
O
Eğer bildiklerim olmasa eğer dinlediklerim olmasa eğer gördüklerim olmasa ve eğer düşündüklerim olmasa yazılıp çizilenlere, konuşulup görüşülenlere...
Kemik ve kas yasası…
Rüyamda bir şairi ziyarete gittim. Kiraladığı bir tarlada çim yetiştiriyor, az bir bedel karşılığında bunu satıyordu. Derdimiz, dedi, talan...
Sise teslim olmak…
Teslim kelimesi birbirine yakın ve uzak pek çok anlamı karşılama gücüne sahiptir. Hukuktaki yeri ayrı, tasavvuftaki karşılığı başka, müzikteki...
Galata Köprüsü’nün üstü...
Her köprü kendisinden önce oraya yapılan köprülerin de anılarını miras alır. Gerçi şimdiki Galata Köprüsü adeta geçmiş köprüleri yok...
Şairin boy ölçüsü veya Türkiye’nin çok şair oranı…
İşte bir mini balıkçı teknesi nasibinden dönüyor. Ne kadar balık tuttu bunu bilmiyoruz. Ada açıklarından Sarayburnu önlerine doğru mu yol...
Sabahın köründe dönüşler...
Gecenin körünü bir kenara itmiş değilim ama sabahın körü daha cazip geliyor bana. Gece ile karanlık, görememekle ışıksızlık arasındaki...